5 Ocak 2008 Cumartesi

XVI. YÜZYIL AZERİ SAHASI TÜRK EDEBİYATI

XVI. ASIR AZERİ SAHASI TÜRK EDEBİYATI

XVI. yüzyılda Safevî Devleti İran’da ve Azerbaycan’da fazla uzun sürmemesine rağmen yükseliş devresini yaşamıştır. Şah İsmâl’in başkanlığında Safevîler İran, Horosan ve Azerbaycan’ı egemenlik altına alarak Ceyhun’dan Basra Körfezi’ne kadar, Afganistan’dan Fırat nehrine kadar yayılırlar. Yavuz Sultan Selim tarafından Çaldıran Meydan Savaşı’nın kazanılması da bu yayılma ve fetihleri sona erdirmiştir (SOYSAL, 2002, s.380).
Azeri Edebiyatı Türk dünyasının Azerbaycan, İran, Doğu Anadolu, Irak bölgelerinde gelişerek XVI. yüzyılda Hatâî ve en büyük şairimiz Fuzûlî gibi sanatçıları yetiştiren edebiyat kollarımızdan biridir. Azeri Edebiyatı da İslam ve Batı uygarlığının etkisinde gelişir. Genceli Nizâmî Fars diliyle yazdığı eserlerle bu edebiyata uluslararası bir nitelik kazandırır (KARAALİOĞLU, 1980, s.177).
Azeri lehçesiyle Türk Edebiyatı XVI. asırda Safevî iktidarının hüküm sürdüğü alanlarda gelişme göstermiştir. Fakat bu edebiyat sadece edebiyat sahasında değil aynı zamanda Türk edebiyatının da en büyük şairini yetiştirmiştir. Azeri lehçesiyle vermiştir. Bu dönem Azeri lehçesinin en ünlü ve en başarılı eserlerinin verildiği dönem olmuştur.

A) Hatâî (1487-1524) : Hatâî, XVI. asırda Safevî hükümdarlarından büyük bir devlet kurmayı başarmış Şah İsmâil’in mahlasıdır. Erdebil şeyhleri ailesine mensuptur. Henüz çocuk denebilecek yaşta tahta çıkmış ve Şîî mezhebini devletin manevi propagandası yapmıştır. Kendisinden daha büyük bir devlet kurması beklenen bu genç, enerjik, azimli ve zeki hükümdarı suni olan Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in askeri dehası karşısında isteklerine ulaşamamıştır. Çaldıran’da canını zor kurtarmış ve bundan sonra da eski gücüne ulaşamamıştır. Nitekim bundan on yıl sonra 24 Mayıs 1924’de Erdebil’de vefat etmiştir.
Hatâî, kuvvetli bir tahsil görerek yetişmiştir. Kendi devrindeki diğer padişahlar gibi o da şairdir. Şiir söyleyecek derecede Farsça biliyor, Türkçe’de hem divan hem de Halk şiiri tarzında tasavvufi şiirler söylüyordu. Şiîliği devlet ve tarikat mezhebi yapan şahlık ve şeyhliği birleştiren Hatâî şiirlerini Azeri Türkçe’siyle halk şairleri geleneğine bağlı kalarak deme ve nefes nazım biçimleriyle yazmıştır. Didaktik bir karakter gösteren bu şiirler Bektâşî-Kızılbaş edebiyatımızın en kudretli örnekleri sayılır. Divan tertip edecek kadar rubâîler, gazeller ve mesneviler yazmıştır. Divanında yer alan bin dört yüz beyitlik “Dehnâme” dikkat çekici eserleri arasındadır (KARAALİOĞLU, 1980, s.206).
Hatâî Azerbaycan’da yetişen Nesîmî, Nizâmî-i Gencevî, Evhâd-i Meragâî, Şirvânî, Kişver-i Tebrîzî, Habîbî gibi şairleri okumuş ve Nesîmî’nin etkisinde kalarak aruzla şiirler yazmıştır (SOYSAL, 2002, s.386).
Günümüze mal olmuş şiirlerinden başka üç eseri vardır. Bunlar; bütün şiirlerini topladığı Divan’ı, Türkçe Mesnevisi, Deh-nâme ve mesnevi tarzında yazılmış nasihat-name’dir.

B) Fuzûlî (?-1556) : Türk Azeri edebiyatının en büyük, en ünlü şairidir. Doğu-İslam kültürünün duygu, düşünce, iman, kültür, tarih ve sanat değerlerini kendisinde toplamış ve bunları eserlerine yansıtmış yüksek kültürlü bir şairdir.
Fuzûlî’nin hayatı hakkındaki bilgiler şöhreti kadar fazla değildir. Bağdat dolaylarında Hille veya Kerbela’da doğduğu sanılmaktadır. Asıl adı Mehmet’tir. Oğuzların Bayat aşiretinden geldiği bilinmektedir. Çok iyi bir eğitim görmüş küçük yaşta Arapça’yı, Farsça’yı devrinin bilimlerini ve biraz da hekimliği öğrenmiştir. Mahlası konusunda da Farsça Divan’ın önsözünde beğendiği bütün mahlasları başkalarının aldığını söyleyip arsız, gereksiz, boş anlamına gelen “Fuzûlî” mahlasını almıştır. Fuzûlî mahlasının bir diğer anlamı da erdemlilik, olgunluk anlamına gelen “Fazl” kelimesinin çoğuludur (MENGİ, 1999, s.140).
Gençliğinin büyük bir kısmını Hille’de geçirmiştir. Kanûnî Sultan Süleyman’ın Bağdat’ı fethi (1534) üzerine Bağdat’a gitmiş bir koruyucu edinmek için padişaha ve çevresindeki vezir, kadı gibi devlet süremeyen şair, takdir edilmemekten yakınmıştır. Bağdat’ın fethi sırasında orduda bulunan şair Hayâlî ve Taşlıcalı Yahyâ ile tanışmış kurdukları dostluk sonucu birbirlerinin şiirlerine nazireler bile söylemiştir.
Şiiliği tarihsel bir gerçek olan Fuzûlî, bâtinî değildir. Şair, vahdet-i vücûd anlayışına mensup bir sûfî ve on iki imam mezhebini kabul etmiştir. Bütün hayatını Hille, Kerbela ve Bağdat çevresinde geçirmiş Irak çevresinde hüküm süren ve veba hastalığından kurtulamayarak 1556’da vefat etmiştir (SOYSAL, 2002, ss.390-391).
Fuzûlî’nin edebi şahsiyetinin oluşmasında içinde bulunduğu coğrafyanın büyük etkisi olmuştur. Yaşadığı tarihi ve sosyal buhranların yanı sıra Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’in şehit edildiği yerlerde yaşaması duyduğu bu acıyı terennüm etmesine sebep olmuştur (BANARLI, 1998,C.1, s.533).
Fuzûlî his kudreti bakımından edebiyatımızın tek şairi kabul edilmektedir. Hislerinin derinliği ve samimiliği özellikle gazellerine üstün bir değer kazandırmıştır. Şiir tekniğini çok iyi bilen Fuzûlî şiirlerinde daha çok muhtevaya önem vermiştir. İlham aldığı çeşitli unsurları kendi şahsiyeti ile bütünleştirerek kendine özgü sanat eserleri meydana getirmiştir. Mesnevi ve gazellerinin başlıca konusu aşktır. Bu tarz şiirlerinde beşeri aşkla tasavvufi aşk ilk bakışta anlaşılmaz. Fuzûlî acı ve ızdırab şairidir. Aşkı da bu yönüyle ele alır. Tasavvuf şairlerinin aksine sevgiliye kavuşmayı, neşe ve mutluluğu istemez. Kavuşmak aşkı öldürür. Bu nedenle şair, ayrılık, dert ve üzüntüyü aramış acı çekmenin insanı olgunlaştırdığı ve yücelttiği fikrini savunmuştur. Fuzûlî’nin dünya görüşü karamsardır. Ona göre dünya geçici ve acılarla doludur. Bu yüzden dünyaya ve aldatıcı zevklere bağlanılmaması gerekir. İnsan kadere rıza göstermelidir. Dünyada mutlu olanlar cahiller ve kötülerdir (İSLAM, 1992, s.103).
Türkçe, Arapça ve Farsça pek çok eseri bulunan Fuzûlî’nin manzum eserleri yanında mensur eserleri de vardır. Bunlar içerisinde tanınmışları, Türkçe Divan ve Leylâ vü Mecnûn Mesnevisi’dir. Fuzûlî’nin üç dilde Divan’ı bulunmaktadır.
Fuzûlî’nin Türkçe eserleri şunlardır: Türkçe Divan, Leylâ vü Mecnûn, Beng ü Bâde, Hadîs-i Erbâin Tercümesi, Sohbetü’l Esmâr ve Hadikatü’s-Süedâ.
Fuzûlî’nin Türkçe dışında Farsça olarak Divan, Sâki-nâme, Hüsn ü Aşk, Enisü’l Kalb, Rind ü Zâhid, Risâle-i Muamma; Arapça olarak da Divan ve Matlaü’l-i’tikad adlı eseri mevcuttur. Ayrıca şairin çeşitli mektupları da kitap halinde yayımlanmıştır. (MENGİ, 1999, ss. 142-149)

Hiç yorum yok: