5 Ocak 2008 Cumartesi

ÜMMÎ SİNAN (?-1568) - XVI. YÜZYIL TEKKE ŞİİRİ

ÜMMÎ SİNAN (?-1568)

Mutasavvıf şair olan Ümmî Sinan İstanbul’da doğmuştur. Asıl adı İbrahim’dir. Halvetiye Tarîkatı ile ileri gelenleri arasından olup Ahmedîye Koluna bağlı kendi adı ile anılan Sinâniye Kolunu kurmuştur. Seyyîd Nizâmoğlu Seyfullah, Ümmî Sinan’ın halîfesidir.
Hayatı hakkında fazla bir bilgiye rastlandığı söylenemez. Rivayetlere göre kendisi ulemadandır. Ancak gördüğü bir rüya üzerine ilmi terk etme kararı almış ve tasavvufa yönelmiştir. Bu yüzden de “Ümmî” mahlasını almıştır. Prizrenli olduğu söylense de Bursa’lı Mehmet Tahir “Osmanlı Müellifleri”nde “Musahhah bir Hicâzetnâme de Bursalı oldukları görülmüştür. Karaman Diyarı’ndan oldukları da rivayet edilmektedir.” der. (BTK., C.4, ss.320 )
Doğrudan doğruya veya kısmen yahut aynı zamanda divan edebiyatı içinde mütâlaa edilebilecek tekke edebiyatı mahsulleri nazımda olduğu kadar nesir yönünden de zengindir. Hemen hemen tamamen dînî, tasavvufî, ahlakî ve menâkıb nevi’nden olan bu tür eserlerin dili devrine göre sade ve özlüdür.
Netice olarak ümmî, âlim, derviş, şeyh, esnaf, kadı, müderris vs. gibi çeşitli sınıflardan, Türkçe’nin yanında Arapça, Farsça eserler tercüme edebilen, hatta yazabilen, daha adları, eserleri bile tesbit edilmemiş, unutulmuş, kaybolmuş pek çok muhtelif mümessilleri bulunan tekke yahut tasavvuf edebiyatı bu dönemde halk ve divan edebiyatı arasında gerek nazımda gerekse nesirde olsun köprü mahiyetinde oluşunu daha belirli ve zengin bir şekilde devam ettirmektedir. Umumi olarak bu edebiyatın temsilcileri, tekke ve tarikat müntesibi, hatta (kol olarak) kurucusu olmakla eserlerinde daha ziyade ideolojiye yer verilmiş yahut tarikat ve tasavvuf kültürünün benimsenmesi, yayılması esas alınmıştır. Bununla beraber sadece dini heyecanı, dini bilgiler ve kültürü vermek, iyi ahlaki telkin etmek isteyen mümessil ve eserlerde az değildir. (ÇELEBİOĞLU,1994, s.30)
Çok değerli bir zat olduğu söylenen ve özellikle kendisine bağlı müridleri terbiye etmede büyük bir başarı sağladığından övgüyle bahsedilmektedir. Seyyîd Nizâmoğlu, Camîü’l Avârîf’inde Ümmî Sinan’ın kerametlerinin, büyüklüğünün uzun uzadıya ve övgü dolu sözlerle bahsederler.
Ümmî Sinan’ın vefat tarihi ile ilgili kaynaklarda 1551 (H.958 ) verilmiş ise de, Sûfî adlı biri aşağıdaki yazdığı bir kıt’a ile bu yanlışlığı düzeltmiştir.

Elli sekizde rıhleti yazıldı lakîn sıhhati
Allahu Alem haliya guş it bu beyti der ıyan

Ol Şeyh-i Hakkani-cemal buldu vîsal-i zülcelal
Tarihi eyler Sufîya bu lafz “şeyhullah” beyan

İstanbul Şehremini’nde, Kanlı Bostan Sokağında bulunan dergahında uzun süre şeyhlik etti. Halîfelerinden Nasuh Efendi isminde bir kişi tarafından Eyüp’te Olukbayır’ında bina olunan dergaha defnedildi. Türbesinin niyaz penceresinde şu beyit yazılıdır :
Mürid-i rah-ı Hakka kıblegah-ı aşikandır bu
Edeble gir, gözün aç türbe-i Ümmi Sinan’dır bu.
Bir divanı vardır. ( Yazması Ü.l. Ktp. Ty. Nu: 512) (TDEA.,C.8, ss.488-489 )


a) ÜMMÎ SİNAN’DAN ÖRNEKLER
GAZEL 1




1- Mü’mine rahm etmeyen şeytân Müslümân olmadı
Nefsini fehm etmeyen insân Müslümân olmadı

2- Sünneti zâhirde kılan kişinin yok sünneti
Ruh insanı denen oğlan Müslümân olmadı

3- Ey mukallid nefsini imâret eyledin
Gel bu aşkın nârına sen yan Müslümân olmadı

4- Hak Muhammed yoluna girdim diyen kimse bu gün
Görmediyse söylese yalan Müslümân olmadı

5- Kalmadı Hakka tevekkül câhilin gör nefsini
Hemen eder kim içmeye kan Müslümân olmadı

6- Nefsine fermân alub cân aklımın eyler harâb
Lâ diyub illâ demez ol hân Müslümân olmadı

7- Ey Sinân-ı Ümmî dalâlet zümresinde kalma kaç
Tevhîd inkâr eden inan Müslümân olmaz






GAZEL 2

1- Gel berü seyr-i kerâmet isteyen hâl üstine
Bize Allah’dan ne izzet açılur kâl üstine

2- Galmişüz “Kalûbelâ”dan zâtını zikr itmeğe
Meylümüz yokdur bizüm hiç gayrı a’mâl üstine

3- Biz şeraîtle hakikat bahrınun gavvâsıyuz
Gitmedük hakdur yolumuz gayrı akvâl üstine

4- Kim ki bâtın âleminde giydi ışkun hilatini
İstemez gayri libâs âlemde bir şâl üstine

5- İy Hudâ lûtf eyle sen Ümmî Sinan’un yolını
Bağla ışkun zenciriyle gitmesün dâl üstine


GAZEL3


1- Sır elünde sevdüğüm yâ Rab hayâlündür senün
İlm-i sırdan irdüğüm yâ Rab visâlündür senün


2- Nesl-i Âzer yapduğı büthaneden eyler güzer
Secde-gâhı cânumun yâ Rab cemâlündür senün

3- Zikr-i zâtun feyzidür can mülkine âb-ı revan
Kalbümi tâhir kılan yâ Rab zelâlündür senün

4- Cümle mahlûkun içinde gizli yir yok gözlüye
Kande baksan gördüğüm yâ Rab kemâlündür senün

5- Dir sana Ümmî Sinan her kim ki vahdet buldise
Işk elünden sunduğun yâ Rab nevâlündür senün

Hiç yorum yok: