5 Ocak 2008 Cumartesi

KARACAOĞLAN - XVI. YÜZYIL ÂŞIK ŞİİRİ

KARACAOĞLAN
(XVI. YÜZYIL)
a) HAYATI

Türk saz şiirinin çok sevilen çok sayıda şiiri günümüze kadar gelebilen bu coşkun sesi hakkında ne yazık ki pek az bilgi bulunmaktadır. Karacaoğlan’ın yaşamı üzerine belge değeri olan yazılı kaynaklarda bilgi yoktur. Kendi şiirlerinden, halk söylentilerinden, kuşaktan kuşağa anlatıla gelen menkıbelerden çıkarılan bilgilerin ise birbirini tutmadığı görülür.
Nereli olduğu bile kesinlikle anlaşılmamıştır. Bark Türkmenleri onu kendilerinden sayarken, Kilis’in Musabeyli Bucağında yaşayan Çavuşklu Türkmenleri de kendilerinden olduğunu söylerler. Batı Anadolu’da yaşayan Kara Keçili Aşiretine göre onlardandır.Mersin’in Silifke, Gülnar, Mut ilçelerinde yaşayanlar kendi içlerinden olduğunu ileri sürerler. Gazianteplilere göre, bugün Suriye sınırları içinde Akpınar Köyündendir. Kırım’da derlenen bir menkıbeye bakılırsa Belgratlıdır. Bir söylentiye göre Kazan Dağı yakınlarındaki Bahçe İlçesinin Varsak Köyünden, başka bir söylentiye göre yine Kazan’a bağlı Peke İlçesi’nin Gökçe Köyünde doğmuştur. Doğduğu yer ile ilgili bilgiler oldukça farklı ve fazladır.
Karacaoğlan hakkındaki bu karışıklığa sebep olarak uzmanların temel görüşü halkımızın varlığını benimsediği ozanlardır. Türk halkı Karacaoğlan olduğu gibi. Bu nedenledir ki şiirlerinin hangisinin kendisine hangisinin başkasına ait olduğu tam olarak ayırt edilememektedir Ayrıca bazı şiirleri başkalarınca tekrarlanırken zamanla ağızdan ağza farklılaşmıştır.
Karacaoğlan’ın doğduğu yer gibi öldüğü yer de belli değildir. Hoca Hamdi Efendi’nin anılarında Maraş civarında Çezel Yaylasında 96 yaşında vefat eyleyip vasiyeti üzerine tenha bir pınar başına defn olunup çürüyünceye kadar baş ucunda ağaçta asılı durduğu söylentisi yazılı. Bir araştırmaya göre Nibic’in Keklice Köyünde sazını dalına astığı bir ağacın altında yatıyor. ( FUAT, 1995, ss.7/9 )
Halk şairleri arasında hakkında en çok araştırma ve yayın yapılmasına rağmen doğum tarihi bilinmemekte yaşadığı dönem yüzyıl olarak bile tahmin edilememekte ihtimaller XV. yüzyıl sonları ile XVIII. yüzyıl başları arasında iki yüz yıldan fazla bir zamanı içine almaktadır. Latîfî’nin 1546’da tamamlanan tezkiresinde bir manzum parçaya III. Murad devrindeki bir düğünü tasvir eden Sûrnâme-i Hümâyun’daki ibarelere Ali Mustafa Efendi’nin XVI. yüzyıl sonlarında yazdığı Mevâidü’n Nefâis fî Kavâidi’l-mecâlis’inde zikrettiklerine göre XVI. yüzyıl hatta beklide XV.yüzyılın sonlarında yaşadığının ileri sürülmesine karşılık Karacaoğlan’a ait şiirlerin eneksi örneklerine XVIII. yüzyıl cönklerinde rastlandığını bu şiirlerde geçen olay ve kişilerin XVII. yüzyıla ait olduğu şiirlerinin dili de bu dönemin özelliklerini taşıdığı sanılarak şairin yaşadığı dönemin XVII. yüzyıldan daha önce olmayacağı görüşü benimsenmiştir. Daha yakın yıllara ait yayınlarda ise ortaya konan delillerin telif edilerek şiirlerde bahsedilen olay ve kişilerin XVII. yüzyılda bulunabileceği kadar XVIII. yüzyılda da olabileceği başka ip uçları da dikkate alınarak Karacaoğlan adında belki birden fazla şair yaşamış olabileceği ileri sürülmüştür. (TDVİA., 2001, C.24 , ss. 377-378 )
Karacaoğlan ile ilgili çalışmalarda birden fazla Karacaoğlan’ın varlığından bahsedilmesi onunla ilgili şüpheleri artırmaktadır. XVI. ve XVII. yüzyıllara ait kaynaklarda yer alan bilgiler değişik araştırmacılar tarafından iki Karacaoğlan’ın varlığı şeklinde değerlendirilmektedir. Ancak bazı araştırmacılar hala ikinci Karacaoğlan’ın varlığı konusunda tereddüt içindedirler. Gerçekten iki ayrı Karacaoğlan var mıdır ? Bu soruya verilen cevap mutlaka eksik ve geçici olmaktadır. Fakat şimdilik. (BTK., 1986, C.4, s.379 )
Karacaoğlan’ın hayatı hakkında şüpheler şiirleri içinde geçerlidir. Her saz şairi gibi onunda şiirlerini de söylendiği ilk şekilleri ile tespit etmek mümkün olmamıştır. Yaygın bir şöhrete sahip olduğu bilinen Karacaoğlan’a kendisinin olmayan bir çok şiirin mal edilmiş olması muhtemeldir. XIX. yüzyılda biri Yozgat’ta diğeri Güney Anadolu’da Küçük Karacaoğlan adıyla anılan iki adaşı da bulunan Karacaoğlan’ın 500 civarında şiiri olduğu tahmin edilmektedir. Ancak bunların pek çoğunda birbirine benzer dörtlük ve mısralara rastlanması, bir kısmının Karacaoğlan’a ait olmadığını veya birbirinin varyantı olabileceğini düşündürmektedir. Ona ait olduğu kabul edilen şiirlerdeki hakim özellik şair dış dünyayı bilhassa sevgilisinin güzelliğini büyük bir samimiyetle dile getirmesidir.

b) EDEBİ ŞAHSİYETİ

Aşık edebiyatının en belirgin özelliklerinden biri sayılan ilticali söyleyiş yeteneği ve samimiyet Karacaoğlan’ın da pek çok halk şairinin ulaşamadığı seviyededir. Buna dilinin sadeliği, mahalli ve çarpıcı unsurları ustaca kullanması da eklenince Karacaoğlan şiirinin gerçek çehresi belli olur. Şiirlerinde maddi hazları ve güzellere düşkünlüğünü pervasızca dile getirmesi Nedim’i hatırlatmaktadır. Dini motiflere çok az yer veren Karacaoğlan’da tasavvuf düşüncesi hemen hemen hiç yoktur. Bu durum eserlerinin ladini bir nitelik taşıdığını göstermekle beraber onun dine ve dini unsurlara karşı saygısız olduğu anlamına gelmez. Molla Hünkar diye adlandırdığı Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî’den ve Hacı Bektaş-î Velî’den bahsetmesi de şairin Mevlevî veya Bektaşî olduğunu göstermez. Ayrıca Hatâî’ye ait bir manzumenin Karacaoğlan’a mal edilip Pir Sultan Abdal’a nazire söylediği ileri sürülerek onu Hurufî ve Kızılbaş etmekte gerçekleri yansıtmamaktadır. ( KÖPRÜLÜ, 1962, ss. 321-322 )
Karacaoğlan geleneğinin en yeni ve önemli özelliği sevgi ve kadın anlayışına getirdiği bu değişik bakıştır. Şair bu yanı ile çığır açmış, kalıcı olmuş, kendinden sonra gelen nice çevre aşıklarına yön vermiştir. Nasıl oluyor da bu şiir geleneğinin çizdiği kalıpları böylesine kırıp bu kadar yeni bir akım getirebiliyor ? Bu sorunun karşılığını Türkmen göçerleri arasında kadının yerine bakarak verebiliriz. Bazı Türkmen aşiretlerinde kadının kocasını boşama yetkisi vardır. Eğer kadın mavi bir ferace giyinip dolaşırsa bu kocasından boşandığı anlamına gelir. Ayrıca uzakta olan eşine ben ondan mahzuz değilim diye haber gönderdiği zamanda boşanmış sayılır. Karacaoğlan’ın da güzellik ve kadın konusundaki düşüncelerinin bununla bir ilişkisi olabileceği düşünülebilir. ( BAŞGÖZ, 1977, s.23 )
Karacaoğlan şiirle müziği birleştiren ender sanatçılardan biridir. Yunus Emre çağında başlayan tasavvuf felsefesinin etkisinde kalmamış tekkelerle bir ilişki kurmamış, dünya sevgisi güzel, doğa ve insanlar arasında yaşama sevinci insan ve özellikle kadın sevgisi duyarak yaşamıştır. Koşmalarla Türküler söylemiş bu sevinci ve sevgiyi çevresine aşılamaya yönelmiştir. Karacaoğlan söyleyeceklerini halkın anlayacağı bir söyleyiş içinde en kestirme yoldan, kısaca konuşma rahatlığı içinde içtenlikle sade ve açık bir dille söylemiştir.Kullandığı sözcükler birlikte yaşadığı ve konuşmalarını dinlettiği insanların kullandığı sözcüklerdir. Şiirlerinin bir çoğunda Türkmenlerin giyimlerine ilişkin sözler, göçler ve düğünler ile ilgili dizeler görülür. O halk gibi gerçekçidir. Sevgisinde de görülür. Bir gerçeklik vardır. “Ben güzele güzel demem / Güzel benim olmayınca” diyecek kadar gerçekçi bir sanatçıdır. Ayrıca yaşadığı olayların ve yılların üzerine de bazı destanlar söylemiştir. Onda herkesin kullandığı imgelerden pek eser görülmez, kendi imgelerini kendisi oluşturur. Betimlemeleri fazla ilgi göstermez. Kalıplaşmış imgeler, benzetmeler yok gibidir. Söyleyişi, yalın, açık, doğal ve yapmacıksızdır. Nasıl düşünüyorsa öyle söyler tam bir içtenlik görülür söyleyişinde. Deyimleri kullanırsa da atasözlerine pek fazla yer ve önem vermez.

Aşık ateşin değirmende öğüttüm.
Eledim kalburdan elekten çektim.
……………..
Gurbet ilde padişahlık sürmeden
Vatanımda züğürt olmak yeğ imiş.
……………..
Kumaş olam arşın arşın yırtılam
Köle olam çarşılarda satılam.
……………..
Ol kiraz dudaklar nar gibi yüzler
Kız beni anlıyor sendeki gözler.

Örneklerinde görüldüğü gibi kendine özgü ve özgün olan benzetmelerini imgelerini çevresinden, içinde yaşadığı toplumsal ve doğal çevreden alır.
Karacaoğlan’ın kendine özgü benzetmeleri yanında şiir tekniğinin de üstün düzeyde olduğu belirtilmelidir. Hatta denilebilir ki O koşmanın en büyük ustasıdır. Koşma yanında türkü, semai, varsağı gibi türlerde de ustadır. Onun dilinde şatafatlı söyleyiş görülmez. Onun cümle düzeni cümle kurma zorunluluğuna yenik değildir. Pek, şiir düzeni dışında bir zorlama bir bozma yoktur.
Koşma, türkü, semai, destan, varsağı türlerinde şiir söylemiş olan Karacaoğlan şiirlerinin tamamını 4+4+3 veya 6+5=11’li veyahut 4+4=8’li hece kalıbıyla yarım kafiye kullanarak yazmıştır. Yine diğer halk şairleri gibi bir şiirde değişik duraklı aynı hece kalıbını kullanmak Karacaoğlan’ın nazımındaki yaygın şekil kusurlarından biridir. Bir çok şiirinde giriş mısrası olarak “Ala gözlerini sevdiğim dilber / Çıktım yücesine seyran eyledim / Elver bahar yaz ayları gelende” ve benzeri gibi mısraları aynen veya az çok değişik olarak kullanır. ( UYGUNER, 1993, ss.26-52 )
Başta Âşık Ömer olmak üzere XVII. asır aşıklarından Gevheri, Âşık Hasan ve Aşık İsmail Karacaoğlan’ın etkisinde kalarak ona nazireler yazmışlardır. Daha sonraki asırlarda yetişen Dadaloğlu, Deli Boran, Beyoğlu, Gündeşlioğlu, Hâkî, İrfanî, Hezârî, Vahdetî, Ruhsâtî gibi aşıklar üzerinde etkisi büyük olmuştur. XIX. ve XX. asırda onun adını kullanan iki aşık daha vardır. ( TDEA., C.5, s.163 )
Karacaoğlan üzerinde derinleşmek ve araştırma yapmak isteyenlerin Karacaoğlan hayatı ve şöhreti, eserleri ve şahsiyeti hakkında çok sayı da yapılan neşriyat arasında bilhassa şu eser ve makaleler önemlidir.
- M.Fuat Köprülü, Saz Şairleri, Ankara, 1962, s.317
- Fevziye Abdullah Tansel, Karacaoğlan Hakkında Tenkidi Bir Bibliyografya, Ülkü Mecmuası, Sayı 658, Mart 1940
- Saadettin Nushet Ergün, Karacaoğlan, I.Baskı, İst.1935, II.Baskı, İst.1950
- Ahmet Kutsi Tecer, Karacaoğlan’a Yeni Bir Bakış, İst. Mecmuası, Sayı:10,12,14, Ağustos-Aralık 1954
- Gelibolulu Ali, Meva’i’dü’n Nefaîs Fî Kava’i’dü’l Mecâlis , İst.1956
( BANARLI , 1998, C.2, s.718 )
Sonuç olarak doğduğu ve öldüğü tarihler dahası yaşadığı dönem kesinlikle belli olmayan Karacaoğlan, çoğu kendisinin olmayan uygulayım kusurları bir yana çok güzel koşmalar ve varsağılar söylemiş bir ozandır. Duygularını tam bir içtenlikle olduğu gibi söylemiş ve bunlara şiirin sanat yönünü ihmal etmeyerek ortaya koymuştur. Söyleyiş ustalığı anlatımdaki açıklık, dolaysızlık ve duruluk bakımından başarılı bir sanatçıdır. Bu özellikleri ile halk şiirimizin en başta gelen ustalarından biri olarak bu günde yaşamakta; dün olduğu gibi bu günde onun gibi söylemek ve yazmak isteyen bir çok kişi görülmektedir. O halk şiirimizin doruklarındadır.


KARACAOĞLAN’DAN ÖRNEKLER

KOŞMALAR


Ala gözlüm ben bu ilden gidersem
Zülfü perişanım kal melil melil
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla göz yaşını sil melil melil

Yiğit, ey sevdiğim sen seni gözet
Karayı bağla da beyazı çöz at
Doldur ver bâdeyi, bir dahi uzat
Ayrılık şerbetin ver melil melil

Elvan çiçeklerden sokma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni unutursan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yâr melil melil

Karac’oğlan der ki, ölüp ölünce
Bende güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ile vâsıl olunca
Dostlardan haberim al melil melil




KOŞMA


Çukurova bayramlığını geyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar

Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız bir birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar, akışır dağlar

Rüzgâr eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbiri ile ötüşür
Ören yerler bu bayramda pek üşür
Sünbül nîçin yaslı bakışır dağlar

Karac’oğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar göğünür
Kımıldanır hep dertlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar


TÜRKÜ

İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Elif’in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye

Evlerinin önü çardak
Elif’in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diye

Karac’oğlan eğmelerin
Gönül vermez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye

Kaynakça:

-BAŞGÖZ, İlhan, Karacaoğlan, Cem Yayınları, İstanbul, 1977
-FUAT, Mehmet, Karacaoğlan (Yaşamı, Sanatçı Kişiliği ve Şiirlerinden Seçmeler), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995
-KARAER, Mustafa Necati, Karacaoğlan: Hayatı, Sanatı, Şiirleri, İstanbul, 1973
-UYGUNER, Muzaffer, Karacaoğlan ( Yaşamı, Sanatı Şiirlerinden Seçmeler), Bilgi Yayınevi, Ankara, 1996

Hiç yorum yok: