3 Ocak 2008 Perşembe

Yeraltı Suları ve Kullanım Alanları

Dünyada yaşayan tüm canlıların temel ihtiyaçlarının başında su gelir. Bu bakımdan yer kabuğu, atmosferden sağlanan suyun korunduğu, biriktirildiği bir depo görevindedir. Ancak su kaynakları yerküre üzerinde eşit olarak dağılmamıştır. Ekvator çevresinde olduğu gibi bazı alanlar fazla miktarda yağış alır ve su kaynakları yönünden oldukça zengindir. Buna karşılık yağış miktarının çok düşük olduğu hatta yıllarca hiç yağış almayan çöl bölgelerinde su kaynakları oldukça kıttır.

Ülkemiz su potansiyeli açısından değerlendirildiğinde, su kaynaklarının, dünyanın genel görünüşünde olduğu gibi, eşit olarak dağılmadığı ortaya çıkar. Bu bakımdan iç bölgeler, kıyı bölgelerimize oranla yetersizdir. Su kaynaklarının eşit olmayan dağılımında iklim koşulları, jeomorfolojik özellikler ve kayaçların cinsinin büyük önemi vardır.
Ülkemizde yıllık ortalama yağış miktarı azdır ve bölgelere göre farklılık gösterir. Yağış değerlerinin iç ve kıyı bölgelerde farklı dağılışı, su kaynaklarının eşit olmayan dağılışında önemli bir etken olurken, düşen yağışların özellikle kış mevsiminde toplanması, yağışın iç kesimlerde genellikle sağanak yağışlar biçiminde olması, yağmur sularının büyük kısmının birikmesine engel olarak akarsular vasıtası ile denizlere taşınmasına neden olur ve yüzey sularından yararlanmayı kısıtlar. Diğer taraftan, iç kesimlerde yaz kuraklığı, küçük dere ve akarsuların bazılarının kurumasına, bazılarının ise su miktarının azalmasına neden olur. İç bölgelerde nehirlerin çoğu yerde derin vadiler içinde akması, suyun teknik olarak yukarı seviyelere çekilmesini güçleştirdiğinden yüzey sularının iç kesimlerde kullanımı sınırlanır. Ayrıca kalkerli kayaçların bulunduğu sahalarda, kalkerlerin suyu emmesi ve yerin derinliklerine indirmesi nedeniyle yüzey sularına rastlanmaz. Önemli bir kaynak olan ve oldukça geniş bir alana dağılmış bulunan yer altı suları ülkemiz için büyük bir potansiyel oluşturmaktadır. Söz konusu kaynaklar, son yıllarda ülkemizde önemi gittikçe artan su problemi ve kuraklık sorununa çözüm oluşturabilecek niteliktedir.

YER ALTI SULARININ DAĞILIŞI VE KULLANIM BİÇİMLERİ

Atmosferden yeryüzüne düşen yağışların bir kısmı (yağmur, kar, buzulların erimesi), yüzeysel akış ile yer üstü sularını meydana getirirken geri kalanı uygun koşullar altında yer altına geçer. Bu sular yerin derin kısımlarına sızarak, alt kısmı geçirimsiz kayaçların oluşturduğu zonun üzerindeki geçirimli kayaçların gözenek, yarık, çatlak gibi kısımlarını doldurarak bir su tabakası oluştururlar. Yer altı suları, yeryüzüne doğal olarak çıkabildikleri gibi (kaynak), kuyular vasıtası ile de kullanılabilir hale getirilir. Kaynaklar, yeryüzüne çıkma tarzlarına göre çok çeşitli tipte olabilirler. Sularının sıcaklıkları, kırılmalar veya faylanmalar neticesinde ortaya çıkmaları (fay kaynakları), karstik sahalardan gelmeleri (karstik kaynaklar, voklüzler), akımları ve kimyasal bileşimleri (maden suları), yeryüzüne çıkma tarzları (aralı kaynaklar ve gayzerler) ve yer altında bulunuş özelliklerine göre (serbest ve tünemiş akifer kaynakları, artezyen kaynakları) çeşitli tipte olabilirler. Bunlardan özellikle sıcak su kaynakları bir ülkeye ekonomik anlamda önemli katkılar sağlayacak alternatif bir enerji kaynağıdır. Sıcak su kaynakları bakımından değerlendirildiğinde ülkemizin oldukça zengin olduğu görülür. Bu kaynaklar yurdumuzun belli kesimlerinde toplanmıştır. Güney Marmara bölümü, Ege bölgesi, Ankara, Eskişehir ve Kayseri kesimlerini içine alan İç Anadolu Bölgesi, Erzurum, Diyarbakır ve Nur dağları kesimi söz konusu alanlardır.
Ülkemizde yer alan yer altı sularından ısıtma, sulama ve endüstriyel alanlarda, turizm faaliyetlerinde ve dış ticarette yararlanılabilir. Söz konusu suların kullanım alanları sıcaklığına bağlı olarak değişiklik gösterir.
a) Elektrik Enerjisi Üretimi: Sıcaklığı 60-180OC arasında değişen sular, elektrik enerjisi üretiminde kullanılabilir. Bunlardan sıcaklığı 150OC üzerinde olan jeotermal kaynaklar, yüksek basınçlı bir buhar haline geldiğinden buhar makinelerini işleterek elektrik enerjisi üretecek güce ulaştırır. Nitekim ülkemizde Afyonkarahisar-Gecek, Denizli-Kızıldere ve Sarayköy, Aydın Germencik, İzmir-Seferihisar ve Balçova, Kütahya-Sivas şu anda tespit edilmiş, en zengin jeotermal alanlardır. Ancak bunlardan sadece Denizli-Sarayköy ve Aydın-Germencik yakınlarındaki jeotermal alanlara santral kurulmuş ve üretime geçirilmiştir. Diğer enerji kaynakları ile karşılaştırıldığında son derece ekonomik olan jeotermal enerji için, yukarıda adı geçen diğer alanlarımızda da bir an önce santraller kurulmalıdır. Santrallerin ekonomik işletme ömürlerinin 40-60 yıl arasında değiştiği, kapasitelerinin ise sınırlı olduğu yolundaki görüşler hatalıdır. Çünkü jeotermal enerji, kendini yenileyen ve hammaddesi bedava olan bir enerji türüdür. Santral işletmeye açıldıktan 5-6 yıl sonra kendi masraflarını tamamen karşılar. Hammaddenin bedava oluşu diğer kaynaklara oranla enerjinin, %50-80 daha ucuza mal olmasını sağlar.
Son yıllarda buharlaşma noktası düşük gazlar kullanılarak, sıcaklığı 60-90OC arasında değişen sıcak sulardan elektrik enerjisi elde edilmektedir. Bu durum enerji açığı bulunan ülkemiz için oldukça sevindiricidir. Çünkü ülkemizde sıcaklığı 60OC ve üzerinde çok sayıda termal kaynak vardır.

b)Sanayi Alanında Kullanımı: Sıcaklığın 90OC ve üzerinde olduğu hidrotermal kaynaklar, sanayide kurutma işleminin yapımı sırasında kullanılabilir. Gıda sanayi alanında (pastörize süt yapımı, bira mayalama işlemi, ot, sebze, balık ve et kurutulması, buharlaşma ile şeker rafinajı, buharlaşma ve kristalleşme ile tuz üretimi, konserve imali) sıcaklığı 90-140OC arasında değişen sular kullanılırken, inşaat sanayinde (çimento kurutulması) 110OC, kimya sanayi alanında (damıtma ile saf su elde edilmesi, hidrojen sülfit ve ağır su elde edilmesi, bazı kimyasal maddelerin elde edilmesi) 120-170OC, kağıt ve selüloz sanayi alanında (mobilya ahşabı ve inşaat kerestelerinin kurutulması ve kraft kâğıdı hamurunun hazırlanması, kağıt ağartma işlerinin yapımı,) 160-180OC arasında değişen sular kullanılır.
Afyon ve Kütahya şekerpancarının bol yetiştiği alanlar olduğu için şeker rafinajında ; İzmir, Aydın ve Denizli illeri başta üzüm ve incir olmak üzere (kuru olarak yurt dışına ihraç edilir.) çeşitli sebze ve meyvenin yetişmesi nedeniyle kurutma ve konserve yapımında; İzmir (Çamaltı) ve İç Anadolu bölgesinde (Tuz gölü, Çankırı, Kırşehir, Nevşehir, Yozgat) tuz alanlarının varlığı sebebiyle tuz üretiminde; Sivas- Hafik- Zara çevresi jips ve alçıtaşı bulunan alanlar olduğundan çimento üretiminde kullanılabilir. Ayrıca söz konusu alanlarda köylülere kavak yetiştiriminin özendirilmesi kereste ve kağıt sanayini, hayvancılığın geliştirilmesi ise et kurutulması ve pastörize süt yapımını geliştirecektir. Sözü edilen sanayi tesisleri bu illerimizde daha önceden kurulmuş ve faaliyete geçmiş olabilirler, ancak ucuz bir enerji olan jeotermal enerjinin kullanılması daha ekonomik olacaktır. Diğer taraftan bu kesimlere yeni sanayi tesislerimizin kurulması dış ticaret açısından olumlu bir sonuç yaratacaktır.

c) Isıtma İşlerinde Kullanımı: Sıcaklığı 50OC ve üzerinde olan sular çeşitli ısıtma işlemlerinin yapılması için kullanılır. Merkezi ısıtma sistemi ile şehirlerdeki konutlar, kamu kuruluşları, caddeler, havaalanları ve pistler, toplu köylerde evler, ahır, kümes ve seralar ısıtılabilir. Konutların ve hayvan barınaklarının ısıtılmasının yanı sıra sıcak suların seralarda kullanılması ülkemizin tarımsal potansiyelini arttırdığı gibi doğal yetişme sınırları dışında kalan ve etkili kış koşullarının hakim olduğu İç ve Doğu Anadolu bölgelerimizde sebze, meyve ve çiçek yetiştirilmesini sağlayarak bu bölgelerimize ek bir kazanç getirecektir. Seraların ısıtılması için 30OC ve üzerinde bir sıcaklığa gereksimin duyulması ülkemizde bu faaliyetin alanını oldukça genişletmektedir. Çünkü 30OC ve üzerindeki sıcaklıktaki suların yayılış alanı oldukça geniştir. Isıtma işlemi sırasında dikkat edilmesi gereken ısı kaybını en alt düzeye indirecek gelişmiş teknikler kullanmaktır. Bu bakımdan İzlanda, Fransa, Rusya, ABD, Macaristan, İtalya, Yeni Zelanda gibi söz konusu tekniği kullanan ülkeler dikkatle incelenmelidir.

d) Turizm Alanında Kullanımı: Ülkemiz genç tektonik hareketlerin etkisi ile fayların, volkanik alanların, aktif deprem kuşaklarının bulunduğu bir hat üzerindedir ve bu nedenlere bağlı olarak termal sular bakımından oldukça zengindir. Termal kaynakların sayısı 1500'den fazladır, ancak 200 kadarı kaplıca olarak işletilmektedir. Kaplıca kaynaklarının mevcut potansiyeline rağmen kaplıca turizmi büyük ölçüde yöresel düzeyde kalmıştır. Ülkemizde geleneksel kaplıca tesislerinin yerine modern tesislerin yapılması turizmin gelişmesi açısından çok önemlidir.
Günümüzde "bacasız sanayi" olarak nitelendirilen ve önemli bir döviz girdisi sağlayan turizmin, sadece yaz turizmi ile sınırlı kalmaması, bütün bir yıla yayılması ülkemiz ekonomisi açısından son derece önemlidir.
Balneoterapi, hidroterapi, sağlık turizmi gibi çeşitli adlar alan bu turizm biçimi sadece sıcak sular ile sınırlı değildir. İçme adı verilen soğuk veya ılık şifalı sular ve çamur banyoları da bu turizm kapsamına girmektedir. Ülkemiz 2000'den fazla şifalı suyu ile bu bakımdan da önemli bir konumdadır.
Söz konusu kaynak alanlarının modern tesisler olması yanında sağlık açısından önemi, bu kaynak alanlarının hava, su ve gürültü kirliliğinden korunmasını ve çevre düzenlemelerinin yapılmasını gerektirmektedir. Sıcak su kaynakları fay hatlarına bağlı olarak çıktığından bu bölgeler aktif deprem hatları üzerindedir, bu nedenle yapıların depreme dayanıklı ve az katlı biçimde tasarlanması gereklidir. Bu tesislerin, yöreye özgü mimari yapıyı yansıtan eski Türk ve Osmanlı tarzı konutlardan esinlenerek inşa edilmesi turistlerin ilgisini artıracaktır. Söz konusu tesislerin bünyesinde yer alacak olan yüzme havuzlarının ısıtılmasında da termal sulardan faydalanılmalıdır.

e) Dış Ticaret Alanında Kullanımı: Yer altı sularından en üst düzeyde yararlanmak ülkemizin dış ticareti üzerinde de olumlu gelişmeler yaratacaktır. Özellikle gıda sektöründe (konserve, kuru gıda satışı, pastörize süt, kuru et) düşük maliyetli yöntemlerle üretim miktarı arttırılacaktır. Yer altı sularının ekonomi üzerindeki diğer olumlu bir etkisi ise maden suyu satışlarıdır. Ülkemiz 2000'in üzerinde içme veya maden suyuna sahip olmasına rağmen bu sulardan yeterince faydalanılmamaktadır. Bir kısmında tesisler vardır, ancak çoğu modern standartların altındadır. Birçoğunda ise hiçbir tesis bulunmamaktadır ve sular boşa akmaktadır. Bu nedenle öncelikle mevcut maden sularının yerleri tespit edilmeli, daha sonra sertlik derecesi (sertlik derecesi 50 Fransız sertlik derecesini aşanlar kalitesiz içme suları olarak kabul edilir) ve pH değeri (pH değeri 0-7 arasında olmalı) belirlenmelidir. Sonuçlar standartlara uygun olursa bu sahada maden suyu dolum tesisleri kurulmalıdır. Kurulu tesislerde dolumu yapılan maden sularının büyük kısmı yurt içinde tüketilmekte, çok az bir kısmı yurt dışına gönderilmektedir. Ancak maden sularının ekonomik değeri küçümsenmemelidir. Yeni oluşturulacak tesislerle birlikte, bu sulardan yoksun ülkelere ve maden suyu tüketimi çok yüksek olan Batılı ülkelere ihraç etmek suretiyle önemli bir döviz girdisi sağlanabilir.
Sıcaklığı 20OC civarında olan, sertlik derecesi standartlara göre belirlenmiş sular, balık çiftlikleri kurulmasına da uygundur. Balık çiftlikleri ekonomik güçlük içinde olan köylülerimize alternatif iş sağlayacak bir olanaktır. Ekime uygun olmayan kıraç alanlarda oluşturulacak havuzlarda beslenen balıklar ülke içinde tüketildiği gibi yurt dışına ihraç edilebilir. Balık artıkları ise gübre ve hayvan yemi olarak kullanılabilir.

SONUÇ
Ülkemiz yer altı suları bakımından oldukça zengindir. Ancak bu suların sahalarının, akım değerlerinin ve kalitelerinin saptanması gereklidir. Dünyanın kuraklık ve su sorunu ile karşı karşıya olduğu bu dönemde ülkemizde yer alan sular çok dikkatli bir biçimde kullanılmalıdır. Termal kaynakların alternatif enerji kaynağı olabileceği unutulmamalı, bunlardan en üst düzeyde yararlanma yolları benimsenmelidir. Sıcak suların bulunduğu alanlarda turizm yatırımları teşvik edilmelidir.

Kentlerin büyüme oranı ile o sahadaki sanayi tesislerinin suya gereksinimleri hesaplanmalı, tesislerin atık suları tekrar kullanabilecekleri sistemler kurulmalıdır. Araziden yararlanma açısından planlamalar yapılmalı ve gelecekteki su ihtiyacı saptanmalıdır. Ülkemizin bazı bölgeleri büyük ölçüde susuzluk çekerken, başka sahalarda su kaynaklarının ziyan olmasına engel olunmalıdır.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

kimse yorum göndermemiş.neyse bunu hazırlayana çok teşekkür ederim .ödevime çok yardımcı oldu bu yazı:)

Adsız dedi ki...

aynen benim ödevime de çok yardımcı oldu ama bizim yazıcı bozuk olduğu için bunları kağıda yazdığımdan ellerim koptu ... :S:S

Adsız dedi ki...

ellerinize sağlık ben bunu slayt yaptım hoca 100 verdi ve bütün sınıflara izletti çok saolun