3 Ocak 2008 Perşembe

İklim Değişikliği Hipotezleri

İklim tahmini için kusursuz bir modelimiz olsaydı bile, geleceğe ilişkin tahminimiz her halükârda, nüfus artış hipotezlerine, kaynak kullanımına ve genel olarak dünyanın sosyo-ekonomik gelişimine bağlı olurdu. Gelişme hipotezlerine dayalı senaryolar kurmak mümkün. Bu bağlamda, 1999-2100 periyodunda gezegenimizin ortalama küresel sıcaklığı, insan faaliyetine bağlı olarak minimum 1,4 oC’den (en iyimser senaryo ile) maksimum 5,8 oC’ye (en olumsuzundan) kadar artış gösterebilir.
Henüz iyi bir simülasyonu yapılamamış olan su çevrimi ve dalgalanmalara açık olan karasal su sistemleri, bu değerlendirmelerde hatalara sebep olabilir. Küresel ölçekte bu yanlışlar nispeten küçük görülebilirse de, alt-kıtasal ya da lokal düzeylerde bunlar ısınma olgusunda bir abartıya veya eksik değerlendirmeye yol açabilirler.
Eğer bugün aşağı yukarı yıllık %1 olan atmosferik karbondioksit yoğunluğu artış oranının korunacağı hipotezine dayanan gelecek projeksiyonlarını incelersek, yaklaşık 70 yılda atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunun bugünkü seviyesinin iki katına çıkacağı ve gezegenin ortalama sıcaklığının yaklaşık 2 oC artacağı sonucu çıkarılabilir. Yoğunluk değişmese bile sıcaklık artmaya devam edecektir. Aslında sıcaklık gelecek 70-100 yıl içinde kabaca 1,5 oC artacak ve 2140-2170 yılları arasında şimdiki seviyesinin yaklaşık 3,5 oC fazlasına ulaşacaktır. Bir başka deyişle, karbondioksitin atmosferdeki yoğunluğunun sabitlenmesi ile sıcaklık artışının sabitlenmesi arasında bir gecikme söz konusudur. Eğer karbondioksit yoğunluğu durmayıp da şimdiki seviyesinin dört katına çıkarsa, sıcaklık artışı da devam edecek ve 2100 yılında 3,5 oC, 2150 yılında ise yaklaşık 5,5 oC’ye ulaşacaktır. 2200’den sonra 7 oC civarlarında istikrar kazanacaktır.
Şüphesiz ki, karbondioksit yoğunluğundaki artışlara bağlı sıcaklık artışları, atmosferdeki karbondioksitin artış hızına bağlı olarak yıllar hatta asırlar alan bir gecikmeyle gerçekleşiyor. Yıllık %1’lik bir artış durumunda, gecikme 70-100 yıl olarak hesaplanabilir.
Sıcaklık ve Yağış Artışı
Çok değişken bir olgu olan yağış rejimi değişikliklerinin değerlendirilmesi, on yılların veya grup halinde birkaç onyılın ele alındığı zamana bağlı ortalamalar ve mekâna bağlı ortalamalar göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. 20 yıllık dönemler dikkate alındığında, 2060-2080 periyodunda küresel yağış ortalaması %2,4’lük bir artış göstererek büyüme eğiliminde olacaktır. Aynı dönemde atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu iki katına çıkacaktır.
Bu artış orta ve yüksek enlemlerde daha fazla, düşük enlemlerde daha az olacaktır (hatta buralarda azalışlar bile görülebilir). Olağanüstü yağış şiddeti, küresel yağış ortalamasının artışı ile birlikte, daha da artacak ve olağanüstü olayların olasılığı da artış eğiliminde olacaktır.
Deniz Seviyesi Yükselmesi
Geleceğe ilişkin projeksiyonlar, küresel deniz seviyesinin 2090 yılında minimum yaklaşık 20 cm, maksimum yaklaşık 50 cm yükseleceğine işaret ediyor. Aslında eğer küresel sıcaklık ortalaması 2 oC’den fazla artarsa, 2100 yılından itibaren maksimum yükselme 75 cm’ye ulaşabilir.
Okyanusların ısıl genişlemesi, orta ve alçak enlemlerdeki buzulların erimesi ve kutuplardaki buz tabakalarının erimesi dahil olmak üzere birçok faktör deniz seviyesinin yükselmesine katkıda bulunuyor.
Deniz seviyesindeki yükselmenin başlıca nedeni okyanusların ısıl genleşmesidir. Deniz seviyesindeki yükselme yerkürenin değişik bölgelerinde farklılıklar gösterir. Akdeniz’de bu artışın, 2090 yılı itibariyle 20-30 cm arasında olacağı öngörülüyor. Bununla birlikte, bu yüzyıl sona ermeden bir metre yüksekliğindeki bir sel, bütün metro ağı ve üç ana havaalanı dahil olmak üzere New York’un büyük bir bölümünü sular altında bırakabilir. OECD hasarın 970 milyar dolar olabileceğini hesaplıyor. Bangladeş, Çin, Mısır ve Nijerya’nın yoğun nüfusa sahip nehir deltalarının tümü deniz seviyesinin altındadır ve sel riskiyle karşı karşıyadır. Zarar ölçülemeyecek boyutlarda olabilir.
Bunlardan hareketle IPCC, Kyoto Protokolünün uygulanması konusunda aşağıdaki görüşleri öne sürmüştür:
1) Başlıca sera gazı olan karbondioksitin küresel emisyonu, halihazırda gezegenin doğal emilim kapasitesinin iki katı seviyelerinde olduğu için, emilemeyen fazlalık yaklaşık 70-100 yıl atmosferde kalma ve birikme eğiliminde olacaktır. Dolayısıyla, IPCC, doğal dengeyi tekrar sağlamak için karbondioksit emisyonunda acilen en az %50 veya eğer geçmiş birikme de hesap edilirse %50’den daha yüksek oranda kısıntının yapılması gerektiğini düşünüyor.
2) Karbondioksit emisyonunun bugünkü seviyelerinde veya uluslararası görüşmelerdeki gibi 1990 seviyelerinde sabitlenmesi, atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunun sabitlenmesine değil, küresel emisyon ve küresel emilim arasındaki verili dengesizlik dikkate alındığında sürekli büyümesine yol açacaktır. Oran, atmosferdeki birikme oranına ve ortalama karbondioksit ömrüne (yaklaşık 100 yıl) bağlı olacaktır. Diğer taraftan, metan ve diazot monoksit gibi diğer sera gazlarının emisyonunun sabitlenmesi ancak bu gaz konsantrasyonlarının atmosferde sabitlenmesine yol açacaktır, ama o da birkaç onyıldan sonra.
3) Karbondioksitin ve diğer sera gazlarının atmosferdeki yoğunluğunun sabitlenmesinden sonra sıcaklık artmaya devam edecek ve ancak 70 yıl veya daha fazla gecikmeden sonra sabitlenecektir. Yani şu an itibariyle biz gelecekteki insan kaynaklı muhtemel iklim değişikliklerini yavaşlatabilir fakat yok edemeyiz.

Hiç yorum yok: