10 Ocak 2008 Perşembe

Karagoz ve Hacivatın Hayatı

KARAGÖZ

Türk halk tiyatrosunun en önemli bir kolu Karagöz olarak bilinen, hayal veya gölge oyunudur. Halk düşünce, felsefe ve yaşayışının örneklerinin sergilendiği bu dal, yüzlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Ancak bu tür gölge oyunlarının diğer ülkelerde de çok eski tarihlere dayandığı bilinmektedir. Başka Uzakdoğu ülkelerinde benzerleri olsa da, Karagöz adıyla-sanıyla, tipleriyle, sazı-sözüyle, olayları ile tamamen bize özgü bir temaşa, bir seyir, bir eğlence dalı olup çıkmıştır. Amacı eğlendirmek, seyredenlere hoşça vakit geçirtmek, seyircinin gündelik dert ve tasalarından uzaklaşmasını sağlamak, Türkçenin inceliklerini ve kıvraklığını göstermek, kelime oyunlarıyla dili sevdirmek olarak gösterilen bu halk tiyatrosu dalı, günümüzde sayılı sanatçılarla ayakta durmağa çalışmaktadır.
Karagöz oyununda baş oyuncular iki kişidir: Karagöz ile Hacivat! Karagöz saf, içi dışı bir, düşündüğünü bir art niyeti olmaksızın hemen dobra dobra söyleyen, biraz kaba ama sevecen, dürüst, dünyaya metelik vermeyen bir kişidir. Tahsili yoktur, doğru-dürüst bir işi veya mesleği de bulunmaz. Oburluğu ile tanınır; üstüne vazife olsun olmasın her olaya karışmak ister. Bu yüzden başına binbir türlü belâ gelir, sıkıntıya düşer.
Hacivat ise aklı başında, tahsil görmüş, Türkçe’den başka Arapça, Farsça bilen, âlim geçinen, ukâlalıklar yapan, çok bilmiş, ağzından parlak ve süslü sözler dökülen, hikmetler savuran, uysal, her zor durumdan kurtulmasını bilen, yardımsever, çevresi geniş, her makamda tanıdığı olan, çelebi bir kişidir. Karagöz ile konuşurken söylediklerini rahatlıkla anlayıp kavrayamayınca, sözü onun anlayacağı bir yolla söyler, anlaşmaya çalışır.
Bu oyunda diğer tipler arasında Çelebi, Zenne, Tiryaki, Beberuhi, Tuzsuz Deli Bekir, Sarhoş ile mahallî kişilikler yer almaktadır. Ayrıca halk edebiyatında hikâyeleri anlatılan Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Leyla ile Mecnun zaman zaman perdede görünürler. Mahallî kişilikler oyunlarda sadece yerel ağız özellikleri, giysileri, davranışlarıyla komik unsur olarak karşımıza çıkarlar. Oyundaki asıl olayda pek rolleri yoktur, olsa da önemli değildir.
Karagöz oyunlarında konular genellikle hayatın içinden alınır. Günlük hayatta karşılaşılan olaylar, olay içindeki zıtlaşmalar, komiklikler vurgulanır, içinden çıkılmaz gibi görünen durumlar yaratılır, kargaşa ve anlaşmazlıklar sürüp gidecek gibi görünürken, Hacivat akılcı bir çözüm bulur, herkes sonuçtan memnun olur. Seyredenler de saatler süren bu meraklı oyundan mutlu, eğlenmiş ve dinlenmiş olarak, yüzünde gülücüklerle tiyatrodan ayrılır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, özellikle Ramazan akşamlarında, iftar sonrasında Karagöz, en belli başlı bir eğlence aracı idi. Ailelerin sevdiği ve topluca seyrettiği Karagöz’de herkes kendinden bir parça bulurdu. Kendi çevresinden, mahallesinden tanıdığı, az-çok benzerlikler taşıyan tiplerin perdede boy göstermesi, seyircinin Karagöz oyunlarına uzun süre canlılık katmasına yol açmıştır. Yöre tipleri, söz gelimi Kastamonulu oduncu, Kayserili pastırmacı, Bolulu aşçı, Aydınlı zeybek, Harputlu bekçi, Rumelili pehlivan veya arabacı, Trabzonlu kayıkçı vb. seyredenlerin kendi yörelerinde tanıdığı tiplerdendir. Ayrıca birlikte yaşadığı Acem, Arap, Rum, Ermeni, Yahudi, Arnavut vb. tiplerin de özelliklerini bildiği ve bunları yakından tanıdığı için, Karagöz oyunu, seyircilere büyük zevk vermiştir.
Eski İstanbul’un herhangi bir mahallesinde yaşayan çeşitli insanların, konu olarak seçilen bir oyunda perdeye, hayal oyunu biçiminde getirilmeleri, seyircinin her zaman ilgisini çekmiştir. Ayrıca bu oyundaki özel çalgı ve musiki, okunan şarkı ve gazeller aracılığıyla küçük yaştan başlayarak bir yandan da seyircilerin kulağının eğitildiği gözden uzak tutulmamalıdır.
Hızla değişen hayat şartları, sanayi ve teknolojik gelişmeler, bu halk tiyatrosu dalının, eskisi gibi rağbet görmemesine, seyircinin başka arayışlar içine girmesine yol açmıştır.

TÜRK GÖLGE TİYATROSU KARAGÖZ
Gölge Oyunun Ortaya Çıkışı
Türk Gölge Oyununun ortaya çıkışı konusunda yapılan araştırmalar bir çok farklı görüş geliştirmiştir. Bazıları bu oyunun Çin'den Hindistan'a geçtiğini, sonra da Moğollar tarafından Orta Asya Türkleri'ne tanıtıldığını iddia etmektedirler. Buna göre Gölge Oyunu sanatı Orta Asya'dan Türkiye'ye göç eden Türkler tarafından getirilmiştir. Başka akademik çalışmalar ise Gölge Oyunu nun Anadolu'ya 16. yy'da Mısır'dan geldiğini söylemektedir. Bu bakış açısının taraftarları Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'ın fethinde onuruna verilen kutlama törenlerinde bu sanatla karşılaştığını, etkilenip beğendiği bu oyunun İstanbul'daki sarayında sergilenebilmesi için Ustaları yanında götürdüğünü iddia ederler. Gölge Oyunu bu şekilde Osmanlı saraylarına girmiştir. Bütün bu değişik söylencelere rağmen bizler Karagöz ve Hacivat’ın Bursa’da yaşamış gerçek karakterler olduğuna ve Sultan Orhan Camii inşaatında çalıştıklarına inanıyoruz. Son zamanlara kadar Bursa ‘da Atatürk caddesinde eski bir evin bahçe duvarına yaslanmış bulunan Şeyh Küşteri’nin mezarı ise bunun kanıtıdır. Bugün Tayyare Kültür Merkezinin çarprazına düşen yerde bulunan Şeyh Küşteri’nin mezarı yerinde bugün yüksek bir işhanı-apartman yükselmektedir. Mezar taşı ise Muradiye Türbelerinin bahçesindedir. Oyunlarda “Şeyh Küşteri Meydanı” diye başlanan birçok diyalog Şeyh Küşteri’nin bu işin Piri ve yaratıcısı olduğunu vurgulamaktadır. Karagöz’ün mezarı ise bugün çekirge caddesinde Karagöz ve Hacivat’ın Anıt mezarının bulunduğu bölgede idi. Zira burası yani bugünkü Çırağan cafe Karagöz Evi ve çekirge caddesinin geçtiği bölgede büyük bir mezarlık mevcuttu. 1942’de Bursa’ya gelen araştırmacı yazar Abdülbaki Gölpınarlı Karagöz’ün makam mezar taşını tespit etmiş ve Bursa ile ilgili yazdığı notlarına kaydederek bir örneğini de Bursa Müzesine bırakmıştır.Karagöz’ün makam mezar taşı bugün Yeşil’de bulunan Türk İslam Eserleri Müzesinde bulunmaktadır.
Karagöz günümüzde Bursa’da Karagöz evinde bir avuc gönüllü insan tarafindan yasatilmaya calisiliyor... Sizler, Bursa da ki Karagöz evini ziyaret ettiniz mi?
Uğur Celikkol
Anadolu’da Gölge Tiyatrosu:
Gölge Tiyatrosu, Anadolu'da büyük ilgi ve beğeni ile karşılaşmış ve hemen yaygınlık kazanmıştır. Türk Gölge Oyunu sanatçıları İse ustalarından öğrenmiş oldukları teknikleri daha da geliştirmişlerdir. Mısır'lıların renksiz ve hareketsiz gölge oyunu, Türk tarzında çok daha renk ve hareketlilik kazanmıştır.
Türk Gölge Oyunlarına gölge hayaletler veya gölgelerin hayali anlamına gelen Çadır Hayal, Zıllı Hayal ve Hayal-ı Zill isimleri verilmişti. Günümüzde Türk Gölge oyunları daha çok 'Karagöz Oyunları' olarak bilinmektedir.
Karagöz figürünün gölge oyunlarının merkezi anafigürü haline gelmesi konusunda değişik versiyonlar bulunmaktadır. 17. yy'ın ünlü Osmanlı seyyahı ve yazarı Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Karagöz ve arkadaşı Hacivat'a büyük bir bölüm ayırmıştır. Aynı eserde dönemin ünlü kukla oynatıcıları hakkında bilgi ve oyunlara dair kısa özetler de bulunmaktadır.
Evliya Çelebi, bu iki ana kişi hakkındaki öykünün Anadolu'da oldukça iyi bilindiğini ve işbilir gölge oynatıcılarının bundan yararlanarak, deriden figürlerini yapıp gösterilerinde kullandıklarını belirtir.Çelebi'ye göre Karagöz Oyunları, yalnızca halkın değil Osmanlı Sarayı'nın eğlence yaşamının da önemli bir gösteri ögesiydi. Gölge Oyunları, Sultan IV. Murat'ın tahta çıkış töreni için l623'de yapılan muhteşem törenin önemli bir parçasıydı. IV. Murat'ın hükümdarlığı süresince birçok kukla sanatçısı ortaya çıkmış ve kukla tiyatrosu bugün bilinen formlarına o zamanlarda kavuşmuştur. 19.yy'da Karagöz daha da yaygınlık kazandı, Osmanlı Sarayı'nda da daha çok sergilenmeye başlandı. Ancak I. Dünya Savaşı'ndan sonra sinema ve modern tiyatro ile rekabet edemeyen gölge tiyatrosunun önemi giderek azalmaya başladı. Bütün bunlara rağmen Gölge Oyunu günümüze dek gelmeyi başarabilmiştir. İşte bu noktada Bursa’da yaşayan karakterler olarak kabul ettiğimiz Karagöz ve Hacivat ve dolayısıyla Bursa ile anlam bulmuş Türk Gölge Tiyatrosu Karagöz’ ün adına Bursada bir Karagöz Evi’nin bulunması çok önemlidir.
KARAGÖZ Tiyatrosu Teknikleri :
Karagöz Gölge Oyunu bir çerçeveye gerdirilmiş olan beyaz bir perdenin ardında oynanır. Figürler, perdeye göİgenin vurmasını sağlayan bir ışık kaynağının önüne tutularak oynatılır. Eskiden meşale – mum olan bu ışık kaynağının yerini bugün elektrik ampulleri almıştır.
Bütün tasvirlerin tek taklitlerini HAYALİ denen usta yapar. Şarkılarda ÇIRAK yardım eder. Yardımcı sesler ve diğer işler ilerde Hayali olacak olan YARDAK tarafından yapılır. Tef, Zil, Nareke, oyunda YARDAK tarafından kullanılır.
Beyaz perdeye Ayna denilir. Orjinali 2 x 2.5 m. olan perdenin boyutları sonradan 1.10 x 80 cm.'ye inmiştir.
Aynanın çevresine kalın, siyah bir perde kapatılır. Aynanın alt iç tarafında ise peş tahtası olarak bilinen tahta bir raf bulunmaktadır. Karagözcünün oynattığı figürler bu peş thatası deen çıtaya basarak hareket alır.
Tasvir adı verilen figürler 32 ila 40 cm boyundadırlar ve manda, deve, dana, sığır derisinden yapılırlar. Deve derisinen imal edilenler diğer derilere göre daha transparan, ışığı ve renkleri daha iyi geçirebilme özelliğine sahip olabilmektedir. Deri özel kimyasal maddelerle yapılan işlemlerle transparan hale getirilmektedir. Bu işlemlerden sonra deri, ıhlamur ağacı üzerine gerilerek "nevrekan adı verilen özel bir bıçakla kesilir. Ortaya çıkan figürler sentetik veya doğal boyalar kullanılarak renklendirilir. Son olarak da değneklerin geçeceği delikler açılarak figürlerin eklem yerleri birbirine bağlanır.
Karagöz'ün Bölümleri:
I. Mukaddime (Giriş)
Oyun başlamadan önce göstermelik adı verilen (Burak, limon ağacı veya çiçek demeti v.s.) boş perdeden yansıtılır. Giriş başladığında bu göstermelik yavaşça nareke düdüğün sesiyle birlikte kaldırılır. Sahnenin solundan Hacivat görünür. Hacivat geleneksel "sema"yi, ardından da evreni temsil eden aynanın felsefesini anlatan şarkısını söyler. Sonra Karagöz'ü sahneye çağırır.
II. Muhavere
Bu bölümde, Karagöz ve Hacivat arasında tekerleme atışmaları ve konuşmaları yer alır. Bu karşılıklı konuşma bir kıssadan hisse ile son bulur.
III. Fasıl
Esas Oyunun yer aldığı bölümdür. Ana tema bu bölümde oynanır. Bütün figürler bu bölümde ortaya çıkar ve rollerini oynarlar. Her oyunun konusu farklıdır.
IV. Bitiş
Bu bölüm genellikle eğlencenin ve kutlamaların yapıldığı oyunun birtiş bölümüdür. Çengi, folklorcular dans eder ve değişik satıcılar geçer. Oyun biterken Hacivat Karagöz'e seslenir: "Yıktın perdeyi eyledin viran Varayım sahibine haber vereyim heman"
Buradaki sahip: perde, evreni temsil ettiğinden tabii ki tanrıdır.
Karagöz ve Hacivat üzerine:
Karagöz ve Hacivat isimli bu karakterlerin hayatları ile ilgili bir çok söylence ve kanıt bulunmaktadır. Karagöz yuvarlak yüzlü,gözleri büyük, gözbebeği iri ve karadır. Adı zaten bu özelliklerinden gelmektedir. İri bir burnu, kalın kara bir bıyığı ve sakalı vardır. Dövüştüğü veya didiştiğinde başının ardına düşen ve kel başını açığa çıkartarak gülme unsuru olan büyük bir kavuk taşımaktadır. Karagöz ve Hacivat arasındaki konuşmalarda, Hacivat bilgisini gösteren terimlerle dolu tekerlemeler söylerken Karagöz halkın diliyle cevaplarını, hazır cevaplılıkla ve yanlış anlamalarla dolu bir biçimde sıralar. Bu tarzı onun halk arasında çok sevilmesini ve sayılmasını sağlamıştır. Bu farklılık sunilikle basitliği karşı karşıya getirmektedir. Bu, özellikleri kullandıkları konuşma tarzında kendini belli etmektedir. Hacivat, ezberden şiir söyleyebilen, müzik, ender baharatlar, bahçecilik üzerine fikri ve ansiklopedik bilgileri olan biraz da aristokrat bir havaya sahiptir.
Ancak bütün bunlar suni olup onun yalnızca skolastik bir tip olmasını sağlamaktadır. Buna karşın Karagöz yalnızca kendisinin ve ailesinin çıkarını düşünmektedir. Ancak tüccar olmadığından, genellikle de işsiz olduğu için ailesine gerektiği gibi bakamamakta, dolayısıyla Hacivat'in bu anlamdaki bilgi dağarcığına ihtiyaç duymamaktadır. Karagöz aptal ve saf birisi olmasına rağmen her zaman Hacivat'ı ve diğerlerini kandırmayı, onların üstesinden gelmeyi başarabilmektedir.
Hacivat dışa kıvrık sivri sakalı olan düşünceli biridir. Her bir hareketi hesaplı ve...önceden tasarlanmıştır. Karagöz ise fevridir ve, karakteri konuşmalarına ve davranişlarina yansır. Hacivat'ın mantığı hareketlerini sınırlar. Perdede Hacivat'ın hareketi azdır, Karagöz ise daha dinamik ve enerğiktir.Hacivat durumu ve koşulları kabullenen, statükoculuğu sürdüren biriyse, Karagöz aksine, her zaman denemeye açık ve kaba davranışlı bir figürdür.
Hacivat, üst sınıfın ahlaki değerlerine bağlıdır ve kendini kolaylıkla bu prensiplere uydurabilmektedir. Bazen bu sınıfların eğlencelerine alet olurken Karagöz'ün densizlikleri yüzünden bu durumun bozulabileceğinden korkar. Küçük adamın geleneksel sembolü olan Karagöz, bu davranış tarzıyla bir çok entrikayı bozabilmektedir. Hacivat aynı zamanda diğer karakterlerin umutsuzluklarını ve çaresizliklerinin altını çizen bir taban görevini de görür. Çoğu alt tabakadan olan bu karakterler Hacivat'in iş, para veya ev konularında yardımlarına başvururlar. Hacivat konuşkan, kolay inanan ve iyı tabıatlıdır. Genellikle Hacivat başkalarına yararlı önerilerde bulunur. Konumu, dilbilgisi ve oportünist tutumu yüzünden mahallede en sevilen kişi konumundadır. Mahallenin yalnızca lideri değil müsrif komşuların da sözcüsü konumundadır. Karagöz'le birlikte bir takım işlere giriştiğinde de çoğunlukla müşterileri o bulur ve kara ortak olur. Karagöz'ün onun gibi bir saygınlığı yoktur. Karagöz çoğunlukla züppelerin hakaretlerine, uyuşturucu bağımlılarının öfkesine maruz kalır, mahallenin delisinin şakalarının kurbanı olur veya kabadayılar tarafından dövülür. Herşeye rağmen bu iki karakter tüm Karagöz oyunlarının vazgeçilmez ana karakterleri olarak her zaman oyunların başlangıcını yapan ve sonucunu bağlayan tiplemelerdir. Karagöz oyunlarındaki kadınlar genç, orta yaşlı ve yaşlı, boş kafalı, kavgacı, dindar ve her zaman dedikoduya hazırdır.
Çelebi: Çelebi sempatik biri olarak tasvir edilir. Çoğu diğer figürler gibi karikatürize edilmez veya alaya alınmaz. Genellikle bir metrese veya iyi aile kızına olan aşkı üzerine yönlenen züppe genç bir delikanlı olarak oyunda görürünür. Karşı cinsi cezbedebilme yeteneğine sahiptir. Saygın, zarif, genç, zengin ve musrif, iyi giyimlidir. Kadınların ardından koşar ancak saftır. Eğitimlidir, İstanbul türkçesiyle konuşur. Sevgililerine arapçadan ve diğer dillerden ezberlediği şiirlerle seslenir. Avrupai bir giyim tarzı ve bir bastonu vardır ve cilalı ayakkabılar giyer. Hakim yaka, uzun etekli bir ceket giyer.
Tiryaki: Bir afyon bağımlısıdır. Tüm zamanını afyon içerek geçirir ve mahallenin kahvesinde yatıp kalkar. Piposu, yelpazesi ve iri kamburuyla hemen göze çarpan bir fıgürdür. Her zaman ciddi gözükmeye çalışsa da ciddiyetten uzaktır. Hacivat gibi konuşsa da, sohbetin ortasında uyuya kalıp yüksek sesle horlamaya başlamak gibi kötü bir huyu vardır. Pireyi deve yapar. Taklitçiler arasında Tiryaki figürü oldukça yaygındı. Evliya Çelebi, zamanın ünlü bir taklitçisinin gösterisini bizlere şöyle aktarıyor: "Kendisi kadar zeki bir taklitçi ve afyon bağımlısı olan biraderi ile kendi gülünç hikayelerini anlatmakla en büyük başarılarını kazanmışlardı. Afyon içen bir tiryaki parmağını kötü bir şekilde keser. Parmağı o kadar kötü kanar ki fenalaşıp yere düşer. En sonunda yüzüne, kanıyla elif harfini yazmadıkça kanın durmayacağı söylenir."
Bebe Ruhi: R harfini söyleyemeyen bir cücedir. İnsanlarıaynı soruyu süreklitekrarlayarak usandırır. Bazen bir cüce bazen de bir kambur olarak tasvir edilir. Cüce olarak tasvir edildiğinde Bebe Ruhi veya Altı Kulaç gibi isimlerle anılır. Yerinde duramayan, çenesi düşük ve caka satan biri olarak yansıtılır. Mahalle içinde önemi olmayan bazı işleri yapar ve komşuların gösterdiği merhamet yüzünden de biraz şımarıktır. Karagöz onu başından savamak için sık sık döver.
BAZI Meşhur KARAGÖZ OYUNLARININ KONULARI;
Ağalık: Karagöz zengin bir İranlı'nın kendisine emanet ettiği paranın üstüne yatarak zengin olur. Oyun Karagöz'ün, kendisinden iş isteyen kişilerte başa çıkmasını anlatır.
Kanlı Kavak: Ünlü bir ozanın oğlu olan Hasan Büyülü Kavak ağacının cini tarafından tutsak edilir. Hasan'ın babası cine,oğlunu geri vermesi için yalvanrken cin tarafından çarpılır. Hacivat onları kurtarır eski şekillerini almalarını sağlar.Karagöz intikam için ağacı kesmeye kalkışır ancak ormancılar onu durdurular. Oyunun başka versiyonlarında cin, gelip geçen bir çok karakteri de tutsak alır.
Karagöz'ün Şairliği: Karagöz ozanlar arasında yapılan bir yarışmaya katılır ve şaşalı giyimleri ve davranışları olan tüm ozanları döver.Karagöz yarışmayı kafiye ve doğaçlama yeteneğinden değil kabalığı ve şiddet eğilimiyle kazanır.
Kanlı Nigar: İki hayat kadının parasını dolandıran Çelebi, kaçmak üzereyken, aralarındah birisirıin adı Kanlı Nigar olan bu kadınlar tarafından durdurulur. Her iki kadın Çelebi üzerinde hak iddia etmektedirler. Çıkan tartışmada sorun çözülemeyince mahalleli çağrılarak hangisinin bu genç yakışıklıya layık olduğu sorulur. Ancak her biri ayrı kararlar verir. Kanlı Nigar genç adamı zorla evine sokar ve intikam almak için onu çırılçıplak soyarak sokağa atar. Geri dönen mahalleli sokakta çıplak oturan bu genç adama yardım etmek için gönüllü olup Kanlı Nigar'ın evine, elbiseleri geri almak için girerler. Ancak Hacivat ve Karagöz de dahil olmak üzere Kanlı Nigar'ın evine giren herkes bir şekilde kandırılarak, elbiseleri alınarak sokaşa atılır. Bir süre sonra sokak soyulmuş adamlarla dolar. Kanlı Nigar'ın saydığı Sarı Efe gelir, sorunu çözer ve herkes elbiselerine tekrar kavuşur.
Salıncak: Karagöz ve Hacivat bir salıncak almış ve insanları para karşılığında bindirmektedirler. Ancak Karagöz Hacivat'ı dolandırır. Karagöz ona salıncağa kimsenin binmediğini söylemiştir. Bu hikayenin doğruluğunu kontrol etmek amacıyla Hacivat yaşlı birkadın kılığına girer. Bir yahudi gelir ve düşerek ölü numarası yapar. Başka bir grup yahudi girer ve bir cenaze merasimi yaparlar.Oyun Karagöz'ün ölü numarasını yapan yahudiyi tabuttan korkutup çıkarmasıyla sona erer.
Yalova Sefası: Züppe Çelebi sevgilisini Yalova'ya götürmek istemektedir. Yolculuk için erzaklarını koyabileceği büyük bir çuval ve küp satın alır. Son hazırlıklarını yaparken Karagöz gelir, çuval ve küple geride unutulan genç kadınlar hakkında saçma hikayeler uydurur.Öneğin kıza erkek arkadaşının öldüğünü, denizi birilerinin yaktığını Çelebi'nin de yandığını anlatır. Bu geziye katılmak isteyen diğer taklitler ortaya çıkarlar, her biri çuvalın ve küpün içine saklanır. Aralarında kızın aşığı da bulunmaktadır. Çelebi geldiğinde de para vermeden yolculuk yapmak isteyen bu kişileri ortaya çıkarır. Yazıcı: İşsiz olan Karagöz büyülü bir dükkanda arzuhalci olarak iş bulur. Burada müşteriler için saçma sapan mektuplar yazar. Oyunun devamında Karagöz'ü çarpması için Hacivat'ın tuttuğu bir cin tarafından rahatsız edilişi görülür.

8 yorum:

Adsız dedi ki...

benim ödevim var:yanlış biryer açtın :örnek:
karagöz:(karagöz 'ün sözü )

hacivat:(hacivat 'ın sözü)
bide kısa olsun.
tamam mı
yoksa bida açmam seni
şimdilik hoççakal
görüşürüz.
cevabını bekliyorum
adın
soyadın

Adsız dedi ki...

ya çok uzun anlatmışsınız.bizdeki de el yani.bu kadar uzun yazıyı nasıl yazalım.herhalde proje ödevi yapıyoruz.malesef hocalar int çıktısı istemiyor ya.biraz kısa olsun.....

Adsız dedi ki...

Ya abi ya Bu çooook uzun.Bizimde elimiz var diy mi ama?Hadi diyelim yazıcam ben onu yazana kadar sabah olucak.Anne babanın işi var intte,sabaha kadar durursam uykum gelir.Bir sürü dert.Uğraşamam hiç kardeş üsteik başka ödv de varr.Bidaha bu siteye girmicem .Kısa olsun ok mu?? Şimdilikkk Hoşçakl görüşürüz....Cevabını bekliyorum.Adın soy adınn

Adsız dedi ki...

BU SİTEYE ÇOK İHTİYAÇ DUYDUM ELLERİNİZE SAĞLIK

Adsız dedi ki...

çok uzun gerçekten ama ben kısalttım ellerinize sağlık çok güzel olmuş benim işime yaradı

Adsız dedi ki...

benim işime yaradı çok uzun olmuş ama güzel olmuş

Adsız dedi ki...

bu ne ya ben bunu yazana kadar ölürüm bu ne uzun şey ya

buse dedi ki...

hahaha bitek onu bilionuz sizde