4 Ocak 2008 Cuma

HIPOFIZ (Pituitary gland)

HIPOFIZ (Pituitary gland)
Hipofiz sfenoid kemigin sella turcica’sina yerlesmis, hipofiz sapi ve infundibulum vasitasiyla diencefalona bagli olan oldukça genis etki alanina sahip önemli bir endokrin organdir.
Organ embriyoljik olarak iki farkli kaynaktan gelisen farkli morfolojiye sahip iki loptan olusur. Embriyonal kaynaklardan birisi membrana bukkofaringeanin hemen önünde embriyonal agiz boslugu (stomedium) tavaninin bir divertikül seklinde diensefalona dogru yükselmesiyle ousan Rathke kesesidir. Kafa kemiklerinin olusumundan önce bu bölgeye ulasan divertikül kemiklerin gelisimiyle agiz bosluguyla ilskisini kaybeder ve Rathke kesesini olusturur. Rathke kesesi ön duvari prolifere olarak hipofizin ön lobunu (lobus anterior) olustururken arka duvar daha az geliserek ara lobu (pars intermedia) olusturur.
Hipofizin gelisimine kaynaklik eden diger bölge diencephalonda 3 üncü ventrikülün tabanindan Rathke kesesine dogru uzanan divertküldür. Bu nervöz taslak Rathke kesesini birmiktar sararak hipofizin arka lobunu (lobus posterior) olusturur. Arka lobu arabeyine baglayan hypophys sapi ve infundibulum, körelmez, hayat boyunca kalir. Hipofiz boyutlari cinsiyete ve yasa bagli olarak oldukça degisiklik göstermesine ragmen yaklasik 0.5-0.6gr agirliga sahiptir. Yaslilikta küçülen hipofizin gebelik döneminde agirligi bir miktar artar.
Hipofiz mikroskopik yapi, köken ve fonksiyonlari bakimindan birbirinden tamamiyle farkli olan iki kisimdan olusur. Bunlar
Adenohipofiz (Pars glandularis)
Nörohipofiz (Pars nervosa), olarak adlandirilir.
Adenöhipofiz;
Ön lop lob (lobus anterior-pars distalis)
Ara lob (Pars intermedia)
Pars tüberalis’ten olusur.
Nörohipofiz
Arka lob (lobus posterior),
Hipofiz sapi
Infundibulum’dan ibarettir.
Hipofiz tümüyle oldukça kalin fibroz bir kapsül (stratum fibrosum) ile sarilidir. Kapsül ile sella tursicanin periosteumu arasinda venlerden zengin bir bagdokusu (stratum vasculare) yer almaktadir.
Ön lop lob (lobus anterior-pars distalis)
Oral ektodermden köken alan adenohipofiz ön lobu (lobus anterior) birbirleriyle anastomozlar yapan epitel hücre kordonlari ve bunlarin arasinda dagilmis sinisoid tipi kan kapillerlerinden olusmus tipik bir iç salgi bezi yapisi sergiler. Stroma çok azdir, oyleki epitel hücreleriyle kapiller duvari arasini ince retiküler lifler doldur bazan bunlar da bulunmayabilir. Salgi hücresi bazal laminasi ve sinizoid endotel bazal laminasindan birisi çogu zaman ortadan kalkarak iki hücre tek bir bazal laminaya oturabilir. Böylece salgi granülleri incelmis bu bazal laminadan kapiller içerisine daha kolayca verilebilir. Hücrelerde salgi granülleri Galgi apparatus ile ilgili olarak olusur. Olusum halinde henüz olgunlasmamis granuller Golgi keselerinin periferik uçlari civarinda bulunurlar. Bunlar tek bir meinbran ile çevrilidir. Yogun granul içerigi ile granul membrani arasinda ,az yagun bir aralik gözlenir. Salgi granulalari algunlastikça Golgi bölgesinden itibaren periferik sitoplazmaya dagru yayilirlar, daha iri, homojen az veya çok yogun özellik kazanirlar. Granullerin hücre disina salgilianmasi bazi hücre tiplerinde örnegin somatotrop hücrelerde gösterildigi gibi exocytos ile olur. Granül membrani hücre membranina kaynasarak granül içerigi hücre disina atilir.
Ön lop hücreleri boyalara gösterdikleri affiniteye göre
Kromofil hücreler
Kromofob hücreler (esas hücreler,g hücreleri) olarak iki grup altinda degerlendirilir. Kromofil hücreler histolojik boyolara karsi affinite gösterirken kromofoblar boya almazlar. Kromofil hücreler affinite gösterdikleri boyanin türüne göre
Asidofil ( a hücreleri)
Basofil (b hücreleri) olarak tekrar iki alt grupta incelenmektedirler.
Asidofil (a) hücreler histolojik boyamalarda, içerdikleri stoplazmik granüllerin kimyasal özelliklerine bagli olarak eosin, asit fuksin, orang-G, erithrosin ve Kongo kirmizisi gibi asit boyalara affinite gösterdiklerinden dolayi bu isimle tanimlanmaktadirlar. Ön lop içerisinde yer alan parankim hücrelerinin büyük bir bölümünü (% 40) olusturan bu hücreler kromofoblardan daha büyük olup daha çok lateral ve arka bölümlerinde yaygin olarak gözlenirler. Hücrede eksentrik yerlesmis bir ya da bir kaç nukleolus içeren yuvarlak veya hafif basik bir nukleus yer alir. Stoplazma isik mikroskobunda görülebilecek irilikte granüller içermektedir. Granül çaplari hücreleri salgiladiklari hormonlara bagli olarak farklilik göstermektedir. Acidophil hücrelerin granulalarinin boyanma reaksiyonlari dikkate alinarak 2 farkli tipi ayirdolunabilir. Azocarmin-orange G veya erythrosin-orange G ya da acid fuchsin-orange G gibi birbiri arkasina 2 ayri asit boya kullanilan birlesik boyama yöntemleri uygulanirsa, bunlardan somatotrop (STH) hücrelerin granulalari orarge G ile portakal rengine, mamortrop hücrelerin (LTH) granulalarinin azacarmin, erythrosin veya asit fuksin ile kirmiziya boyanir.
Somatotrop hücreler (STH hücreler), hipofiz ön lobunda en çok bulunan hücre tipidir. Bunlar düzenli ovoid veya toparlagimsi sekildedir. Sitoplazmalarinda iri 300-350 nanometre büyüklügünde homojen yogun ve düzgün toparlak bol miktarda granul bulunur. Golgi apparatus, özellikle granüllü endoplazma retikulumu kuvvetli gelismistir. Endoplazma retikulumunun anastomozlasan tubuli ve kesecikleri, ya çok sik olarak birbirine paralel siralanir veya birbiri üzerine sogan zarlari gibi tabakalanniis konsantrik lameller halinde organize olmustur.
Ribozomlar sitoplazma matriksi içinde serbest olarak ve GER üzerinde bol miktarda bulunur.
Mamotrop hücreler (Prolaktin, Laktojenik hücreler, LTH hücreleri) ön lobun kromofil ve granulali hucreleri arasinda en büyük granullere sahip olanlardir. Granülleri düzensiz, degisik biçimde, fakat çok az sayida olup sitoplazmada dagilmislardir. Bu hücrelerin sayilari genelde az sayidadir. Gebelik esnasinda ve sonrasinda sayilari artmaktadir.
Bazofil hücreler daha çok lobun ön ve orta bölgelerinde bulunurlar. Bunlar, 15-25 mikrometre çapa sahiptirler. Bazofil hücreler daha küçük granüllere sahiptirler ancak bu hücrelerde bulunan granüllerin çapi da 120-550nm arasinda degismektedir. Granül miktari olarak asidofil hücrelerden daha az garnül içerirler. Granüller hematoksilenle zayif boyanirken, metilen mavisi ile koyu boyanirlar. Bu hücreler içerdikleri glikoproteinlerden dolayi kuvvetli PAS reaksiyonu verirler.Üç alt tipi tanimlanmaktadir.
1-Tirotroplar (b bazofil) (TSH) :Aldehit fuksin ile boyanan bu hücreler 100-150nm çapinda dens granüller içerirler.
2-Gonadotroplar (l bazofiller) (FSH, LH): Gonadotrop hucreler, çogunlukla duzenli toparlak veya ovoid biçimdedir. Granülleri 200-300nm çapa sahip, iyi gelismis Golgi ve GER bulunduran hücrelerdir. Kastre edilmis organizmalarda bu hücreler büyüyüyerek vakuollü bir stoplazma kazandiklarindan dolayi bu sekildeki hücrelere kastrasyon hücreleri adi verilmektedir.
3-Kortikotroplar (ACTH): 200nm çapinda granüller içeren bu hücreler eksentrik yerlesimli bir nükleusa sahiptirler. GER stoplazma içinde daginik olarak yerlesmistir.
Kromofob hücreler ( g hücreleri, C hücreleri): Diger hücrelerdeki boya seven granüller içermez. Stoplazma içerisinde çok az 200nm çapinda granül bulunmaktadir. Bu nedenle sitoplazma düsük yogunluk göstermektedir. Diger hücrelere göre daha küçük boyutlu hücrelerdir. Normalde hücrelerin % 50 sini olustururduklarindan bunlara esas hücreler de denir.
Hipofiz ön lobundan
1-Büyüme hormonu (Somatotropin) (STH)
2-Adrenokortikotrop hormon (Corticotropin) (ACTH)
3-Tiroid stimülan hormon (Thyrotropin)(TSH)
4-Laktojen hormon (Prolactin)
5-Folikül stimülan hormon (FSH)
6-Luteinizan hormon (LH) salgilanir.
Somatotropin hormon asidofil somatotrop hücrelerce salinir ve organizmanin büyümesini saglayici rol oynar. Fazla salinmi devlige (gigantism) eksikligi cücelige (nanismus) neden olur.Somatotrop hormon orangifil türde asidofil hücrelerden salinir.
Adrenokortikotrop hormon bazofilik kortikotrop hücrelerden salgilanarak adrenal glandlarin büyümesi ve salgilrinin salinimini hizlandirir. Salinimi hipotalamustan salinan Cortikotropin releasing hormonla (CRH) control edilmektedir.
Tiroid stimülan hormon bazofilik tirotrop hücrelerden salinir, tiroid hormonu sentezi, depolamasi ve salinimini kontrol eder. Hipotalamustan Tirotropin relasing hormonla (TRH) salinimi kontrol edilir.
Laktojen hormon asidofilik laktotrop hücrelerden salinarak meme bezlerinin gelisimini ve süt üretimini kontrol eder. Bu hormon hipotalamustan salinan Prolaktin salgilatici hormonla (PRH) salinimi artiriliken, Prolaktin inhibe edici hormonla (PIH) inhibisyonu saglanir.
Gonadotropinlerden birisi olan Folikül stimülan hormon (FSH) Bazofilik hücrelerden salinir ve Over foliküllerinin gelisimini, testislerde de seminifer tübülleri stimüle eder.
Hipofizden salinan diger bir gonadotropin de bazik hücrelerce salinan Luteinizan hormondur. Ovulasyonu sitümüle eder ve progesteron salgisini uyarirken erkekte leydig hücrelerini stimüle eder. Gonadotropinler hipotalamustan Gonadotropin salgilatici hormon (GnRH) vasitasiyla regüle edilmektedir ancak bazi yazarlar FSH için FRH’i LH için LRH’i telafuz etmektedirler.
Ara lob (Pars intermedia)
Pars intermedia Rathke kesesinin dorsal bölgesinden gelisir ve daha çok bazofil hücrelerden olusmus hücre sütünlari gösterir.Daha çok ön loba yapisik bir görünüm verir. Bu bölgede folikuler yapilar halinde kolloid dolu araliklar bulunur. Bu aralikla rnsanlarda nadiren izlenir. Bu bölgeden salindigi bilinen yegane hormon Melanosit sitimulan hormondur.
Pars tüberalis
Asidofil ve bazofil hücrelerden olusmaktadir ve infundibulumdan bir
bag dokusuyla ayrilmaktadir. Hücreler küçük kolloidal damlaciklar içermesine ragmen hormonal aktiviteler henüz belirlenmemistir.
Nörohipofiz
Arka lob (lobus posterior) ve bunu huni biçimi bir genisleme (infundibulum veya emminentia medialis) araciligi ile hipotalamusa, 3 üncü karincigin tabanina baglayan hipofiz sapi hep birlikte nörohipofizi alusturiirlar. Nörohipofiz salgi hücresi içermeyen, sadece hipotalamusta yer alan paraventriküler ve supraoptik nukleusta yerlesik nörosekretuvar hücrelerin miyelinsiz lifleri ve bunlari arasinda yer alan pituisitlerden (pituicyt) olusmaktadir. Hipofiz sapi yoluyla arka loba ulasan bu miyelinsiz sirir lifleri orada yayilarak zengin kan kaillerleri etrafida sonlanirlar. Bu nöronlar, elektron mikroskopla, protein salgilayan hücrelerin genel yapi karakterini gösterir. Böylece kuwetli, gelismis granüller endoplazma retikulumu ve Golgi apparatus ile Golgi keseleri civarinda. bir membranla çevrili, elektronlara karsi yogun granülalar içerirler. Ayni granüller nöranlarin hipofiz arka lobuna giden aksonlari boyunca aksoplazma içinde buliinur ve arka lobda genislemis akson kisimlarmda birikerek kümeler olustururlar. Yogun granülalarla dolu bu akson genislemeleri, krom alum-hemataksilin veya aldehid-fuksin ile boyanniis kesitlerde isik mikroskobunda görüleii Herring cisimlerini olusturiirlar. Bu bölgede yer alan kapiller endoteli ince bir diaframla kapli pencereli tiptedir.Bu bölgede sonlana akson terminallerinden oksitosin (Oxytocin) ve vasopresin (vasopressin) salinir.
Oksitosin copulasyon ve dogum esnasinda uterus kaslarinin kontraksiyonuna neden olur. Ayrica süt bezleri etrafinda yer alan miyoepitelyal hücrelerde kontraksiyon yaratarak süt salinimini kolaylastirir.
Vasopresin (antidiüretik hormon) (ADH) kan basinci üzerinde regulasyon yaratan bir hormondur. Daha çok küçük çapli arter ve artiriolerin düz kas hücreleri üzerine etkili olan vasopresin, ayni zamanda böbreklerden su emilimini de artirarak kan basincinin yükselmesini saglar.
Pituicy'ler,genellikle gliya hücreleri olarak kabul edilirler. Biçim ve yapi itibariyle çok çesitli göründüklerinden bazilari, bunlari, farkli tipler halinde siniflandirirlarsa da, aslinda pituicyt'lerin bu yapi çesitliligi hücrenin farkli fanksiyon durumlâri ile ilgili olmalridir. Pituicyt'ler uzantili hücrelerdir. Sitoplazmik uzartilari kan kapillerleri üzerinde ve miyelinsiz nörosekretuvar sinir lifleri arasinda yayilir. Sitaplazmalannda sari kahverengi pignient granülalar, lipid tane ve damlaciklari, farkli miktar ve büyüklükte vakuoller bulunabilir. Sitoplazmalarinda serbest ribozomlar ve granüler endoplazma retikulumu bol, Golgi apparatus kuvvetli gelismistir. Lizozomal yapilara sik rastlanir. Pituicyt'ler etra larindaki nörosekretuvar akson ve Herring cisimlerini fagosite edebilirler.
Arka lob kapillerinden zengindir. Kapillerler pencerelidir. Endotelde oldukça sik intrasitoplasmik delikler bulunur .Endotel altinda bazal membran çogu zaman iki yapraga ayrilmistir. ,Endotelin direkt oturdugu iç bazal membran yapragi ile nervöz parankimayi siinirlayan dis bazal membran yapragi arasinda dar veya genisçe perikapiler araliklar mevcuttur. Bu araliklar içinde bag dokusu lif ve hücrelerinden baska nörosekretuvar materyal bulunabilir.
Hipotalamus un çesitli nörasekretuvar nöranlarinin aksonlari ile siki temas halinde bulunan kapiller aglarda kan 10-12 kadar küçük vende toplanir. Bu venler hipofiz sapinin ön kisminda pars tuberalisi boydan boya geçerek ön loba ulasir. Burada ön lobun salgi hücreleri arasinda yayilan sinusoid kapille'rlere açilirlar. Eminentia medialis in kapiller aglarini dolasan kani ön lobun sinizoid kan kapillerine bosaltan bu ven sistemine portal damar sistemi denir.

EPIFIZ (corpus pinealis)
Diensefalon tavaninda küçük bir kabarti seklinde bulunan epifiz nörohipofize benzer sekilde sinir dokusu karakteri göstermektedir.Gebeligin 5. haftasindan itibaren diensefalon tavaninda ependim kalinlasmasi olarak gelisimine baslayan epifiz, hücrelerin kordon seklinde dizilimler yapacak sekilde organize olurlar. 6. ayin sonunda hücresel farklilasma izlenmeye baslar.
Kan beyin bariyerinin disinda yer alan epifiz sitolojil olarak da beyin dokusundan farkliliklar gösterir. Distan piamatere bagli bol damarli bir bag dokusu kapsulayla sarilmis durumdadir. Bu kapsül trabeküller seklinde organ içine girerek loplar olusturur. Epifizde pinealositler (esas hücreler) ve glia hücreleri olmak üzere iki hücre tipi yer alir. Pinealositler iri yuvarlagimsi, derin invajinasyonlara sahip bir nukleusa sahiptir.Nukleus bir-iki nukleolus içerir.Stoplazma daha bazik boyanir ve birkaç stoplazmik uzanti nedeniyle hücre yildiz seklini kazanmistir. Bu uzantilar genislemi uçlar seklinde diger pinealositlerde ya da glia hücrelerinde sonlanirlar. Stoplazmada bol miktarda C vitamini bulunur. Elektron mikroskopta sitoplazmada SER’in iyi gelistigi görülür. Diger dikkat çeken stoplazmik elemanlar her yönde uzanan mikrotübüllerdir.Bu tübüller uzantilar içinde birbirine paralel olarak uzanirlar.
Epifiz parankimasi içerisinde yaslilikla birlikte sayi ve çaplari artan beyin kumu (acervullus serebri- konkramant) olarak adlandirilan konsantrik düzenleme gösteren yapilar gözlenir. Bunlar kalsiyumlu bilesiklerce olusturulmaktadir.
Glia hücreleri oldukça bazik sitoplazmaya sahip hücrelerdir. Bunlar gümüsleme teknikleriyle boyandiginda astrosit ve mikroglia hücrelrinden olustugu belirlenmistir.
Filogenetik bir kalinti olarak degerlendirilen epifizin artik oldukça yüksek metabolik aktiviteye sahip oldugu belirlenmistir. Ilkel organizmalarda epifiz bölgesi iki bölgeli bir yapi göstermektedir. Birisi retina yapisinda yer alan koniler gibi foto reseptö ozellikli hücrelerden olusan ve yüzeye bakan üçüncü bir göz yapisindadir. Digeri kafatasi içine yerlesmis kese seklindedir.Bu bölümün hücreleri nörosekretüvar hücrelerdir, sitoplazmalarinda bol miktarda granül bulunur. Memelilerde pinealositler retinadan indirek lifler (servikal ganglion yoluyla) alirlar ve çevresel aydinlanmaya bagli olarak ritmik biyolojik saat ayarlamasi yaparlar. Salgilari Serotonin ve bundan üretilen Melatonin dir. Melanosit uyarici hormon ve gonadotrop hormon antagonisti olarak çalistigi ileri sürülmektedir.

Hiç yorum yok: