2 Ocak 2008 Çarşamba

GEZEGEN

GEZEGEN
1. Güneşin çevresinde dolanan ışıksız gök cismi.
2. Güneşten başka yıldızların çevresinde dolandığı varsayılan gökcismi. Gezegenler sistemi, Güneş’in ve büyük bir olasılıkla öteki yıldızların çevresinde dolanan gezegenler kümesi. Dış gezegen, Güneş’e yerden daha uzak olan gezegen. İç gezegen, Güneş’e yerden daha yakın olan gezegen. Küçük gezegen boyutları birkaçyüz kilometreyi geçmeyen gezegen.
Bir gezegen bir yıldızdan farklı olarak kendine özgü bir ışınım yayınlamaz, yalnızca çevresinde dolandığı yıldızdan aldığı ışığı yansıttığı için parlak görünür. Bugün Güneş çevresinde bilinen dokuz ana gezegen vardır ve Güneş’e yakınlıklarına göre şöyle sıralanır.
1- Merkür
2- Venüs
3- Yer
4- Mars
5- Jüpiter
6- Satürn
7- Uranüs
8- Neptün
9- ve Plüton.
Bunlardan beşi yani Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gökyüzünde çıplak gözle görülebilir. Dolayısıyla Antikçağ’dan bu yana gözlenir. Bu temel gezegenlerin dışında çoğu Mars ve Jüpiter’in yörüngeleri arasında dolanan pek çok küçük gezegen vardır.
XVI. yy’da Kopernik’in günmerkezliği savunmasından sonra, XVII yy’da Kepler, gezegenlerin güneş çevresinde dolanımıyla ilgili yasaları, deneysel olarak buldu; sonra Newton’un evrensel çekim ilkesinin bir sonucu biçiminde ortaya çıktı.
Güneşe en yakın gezegen günberi noktasında 45,9 milyon km ile Merkür ve en uzak gezegen ise günöte noktasında 7,4 milyar km ile Plüton’dur. Güneş çevresinde dolanımları 3 ay ile 248 yıl arasında değişir. Öteki gezegenler bu iki uzaklık arasında yer alır ve tümü fiziksel açıdan iki ailede toplanır.
1- Güneş’e yakın, boyutları küçük ama yoğunlukları görece yüksek olan yersel gezegenler (Merkür, Venüs, Yer, Mars). Bunlar oluşumlarından bu yana çok büyük evrim geçirmiştir. Uçucu elementlerini yitirmiş, bugünkü atmosferleri büyük bir olasılıkla gaz çıkarma ve kimyasal evrim sonucu oluşmuş ikincil atmosferdir. Ayrıca bunların çekirdekleriyle atmosferlerini ayıran katı bir kabukları vardır.
2- Güneş’ten daha uzak, çok daha iri, daha hacimli ama yoğunlukları düşük dev gezegenler (Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün). Temel maddeleri hidrojen ve helyum olan bu gezegenler, en azından Jüpiter ve Satürn kökenlerini oluşturan bulutsuya çok yakın bir bileşim taşır.
Dış katmanları gazlardan oluşur, iç katmanları ise çok yüksek basınç yüzünden sıvı yada katı halde olduğu sanılmaktadır. Görünen yüzeyleri bazı gaz bileşenlerin yoğuşması sonucu doğan bulutlarla kaplıdır. Güneş’e en uzak gezegen Plüton’a henüz iyi tanınmadığından bir sınıfta yer vermek çok güçtür. Plüton boyutları bakımından ise dev gezegenlere benzer.
Kuramcılar pek çok yıldızın gezegeni bulunduğuna kesin gözüyle bakar ve bir gezegen sisteminin oluşumunu sıradan bir olay biçiminde değerlendirir. Bununla birlikte yıldızların çok uzakta bulunmaları yüzünden Güneş sistemi dışında henüz hiçbir gezegen gözlenemedi, yalnızca en yakın yıldızlardan bazılarının özdevinimlerinde, bu yıldızlardan bazılarının özdevinimlerinde, bu yıldızların çevresinde başka gezegenler bulunduğu izlenimi veren hafif salınımlar saptandı. Amerikan uzay mekiğinin 1986’da yörüngeye yerleştireceği uzay teleskobunun, sönük gökscisimleri için düzenlenen fotoğraf odasıyla Güneş dışındaki yıldızların gezegenlerini saptama olanağı vereceği umut edilmekteydi.
Küçük gezegen, Sonuncu yersel gezegen Mars ile ilk dev gezegen, Jüpiter arasında Güneş sistemini ikiye bölen büyük boş bir alan uzanır. XVIII yy’ın ikinci yarısında, gezegenlerin Güneş’ten göreli uzaklıklarını deneysel olarak veren ve “Titius Bode Yasası” adıyla bilinen sayısal bir bağıntının bulunması, gökbilimcilerin, bu çoşluk içinde henüz bilinmeyen bir gezegenin yer aldığını düşünmelerine yol açtı. Böylece, Berlin gözlemevi müdürü Bode ile Macar amatör gökbilimci von Zach’ın girişimleri sonucu, sürekli olarak bu gizemli gezegeni araştırmak amacıyla bir gözlemci grubu oluşturuldu. Ne var ki, bu “Gökyüzü Polisi”nden daha önce davrananlar olmuştu.

Hiç yorum yok: