28 Aralık 2007 Cuma

MUSTAFA KEMAL'E SUİKAST GİRİŞİMİ

MUSTAFA KEMAL'E SUİKAST GİRİŞİMİ
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılışı ile çok partili hayata geçiş denemesinin yarattığı olumsuz sonuçlar bitmedi. Atatürk'e karşı olanlar, altında, sığındıkları çatının çökmesiyle dağılmadılar. Bunlar arasında eski İttihatçılar da vardı. Gazi, eski ittihatçılara hiçbir kötülük yapmamıştı. Ama bunlardan hırslı birkaç kişi, sırf istedikleri makamlara gelemedikleri için "son çarenin" o aziz varlığı yok etmek olduğuna karar verdiler. Bunun üzerine eski milletvekillerinden Ziya Hurşit, Saruhan (Manisa) milletvekili Şükrü, Eskişehir milletvekili ve Gazi'nin eski arkadaşlarından Arif ile bazı eski İttihatçılar plânlarını hazırladılar. Gazi 16 Haziran 1926'da İzmir'e gelecekti. Ayrıntılı plana göre her şey düşünülmüştü. Suikastten sonra caniler Yunanistan'ın Sakız Adası'na kaçacaklardı.
Bir rastlantı sonucu, Gazi'nin İzmir'e gelmekte bir gün gecikmesi, canileri Sakız'a kaçıracak olan motorcuyu (Giritli Şevki) bir vicdan hesaplaşmasına sü­rükledi. Vicdanına yenilen bu adam, İzmir Valisine gidip durumu anlattı. Caniler derhal gizlendikleri yerlerde yakalandılar. Talih, Türk milletine iyi bir sonuç ha­zırlamış, Gazi kurtulmuştu. Atatürk, kendisine suikast düzenlemek isteyenlere hiçbir kötü söz söylememiş, kararı İzmir ve Ankara'da kurulan İstiklâl Mah­kemelerine bırakmıştır. Yapılan yargılama sonucunda suçlular belli olmuş ve ce­zalarını çekmişlerdir. Kuşku üzerine tutuklanan eski Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucularının ileri gelenleri de bu korkunç olaya karışmadıkları anlaşıl­dığından beraat etmişlerdir.
İzmir suikastının başarısızlığa uğraması, Gazi'ye karşı gelenlerin sonu ol­muştur. İttihatlar tasfiye (arıtma-ayıklama) edilmiştir. Türk milleti bu korkunç girişime kalkanlara nefret duymuştur. Zaten, bu olaydan önce ve sonra, onun ca­nına kıymayı kimsenin düşünmemiş olması, İzmir'deki tertibi hazırlayanların milletimizle hiçbir ilgisi olmadığını göstermektedir.
Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Menemen Olayı
Çok partili hayata geçişin ilk denemesi başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak 1925-1930 yıllan arasında sağlanan huzur ortamının içinde ardı ardına büyük in­kılâplar yapıldı.
Türkiye Cumhuriyeti TBMM tarafından yönetiliyordu. Mecliste ise yalnız, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın milletvekilleri vardı. Bu durum, hükümetin de­netlenmesini önlüyor, eleştiri olmadığı için yapılan işlerin hesabını sorma olana­ğı bulunamıyordu.
1929 yılında dünyada o güne kadar eşi görülmemiş boyutlarda bir ekono­mik bunalım başlamıştı. Bu bunalımın içine her devlet gibi Türkiye de girdi. Önemli sıkıntılar doğdu. Hükümetin denetlenmesi gerekti. Belki de yeni kadro­ların iktidara gelmesi sıkıntıları atlatmakta yararlı olurdu.
İşte bu durum, demokrasi aşığı Atatürk'e yeni bir deneme yapmayı düşün­dü. Kendisine suikast girişiminden bu yana beş yıla yakın bir zaman geçmiş bir çok inkılâp hiçbir zorlama olmadan gerçekleştirilmişti. Çok partili yaşama geçmek için bir deneme daha yapılabilirdi.
Bu amaçla Atatürk, hiçbir otoriter önderden beklenmeyecek yeni bir girişimde bulundu. Demokrasiyi yeniden kurmak için çalışmalara başladı. Yakın arka­daşı Fethi (Okyar) Bey’le konuşarak onu yeni bir parti kurmaya özendirdi. Atatürk gibi demokrat ruhlu bir kişi olan Fethi Bey bu öneriyi olumlu karşıladı. Ger­çi Atatürk, Cumhuriyet Halk Fırkasının başkanıydı. Ama bu işi fiilen yapmıyor­du. Başbakan İsmet Paşa asıl görevi ile birlikte parti işlerim de yürütüyordu. Atatürk, Cumhurbaşkanı olarak her iki partinin de üstünde kalacağını bildirdi. Ona güvenen Fethi Bey de 12 Ağustos I930'da. Türkiye Cumhuriyeti'nin üçün­cü siyasal partisini kurdu.
Atatürk, kurulan bu yeni partinin programına karışmamış, sadece cumhuri­yetin ve inkılâpların karşısında olmamasını istemiştir. Gerçek bir Atatürkçü olan Fethi Bey de partisini bu yolda kurmuştur. Serbest Fırka adıyla tarihe geçen bu Parti, özellikle ekonomik görüşleri bakımından Cumhuriyet Halk Fırkasından ayrılıyordu.
Atatürk, yakınlarından pek çoğunu bu yeni partiye girmeye özendirdi. Fethi Bey’e yardım etti. Ama partinin kurulmasıyla lâiklik ilkesinin memlekete henüz yeterince yerleşmediği anlaşıldı. Tıpkı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi, Serbest Fırka da rejime ve Atatürk'e karşı olanların sığındığı bir yuva oldu. Parti teşkilatı gericilerin eline geçmişti. Birçok yerde dinsel gösteriler yapılıyor, Atatürk'e ve yakın arkadaşlarına hakaret ediliyordu. Fethi Bey deneylerden geçmiş bir devlet adamı idi.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının getirdiği acı olayları düşündü ve 17 Kasım 1930'da partisini kapattı. Bir süre sonra çıkan Menemen Olayı, Fethi Beyin kararının ne kadar doğru olduğunu gösterdi.
Şöyle ki Serbest Fırkanın kurulmasından cesaret alan gericiler, Ege bölge­sinde etkinliğe geçmişlerdi. Nakşibendi tarikatından olan Derviş Mehmet, 23 Aralık 1930'da yanına aldığı cahil insanlarla Menemen'de "Din elden gitti, şe­riat isteriz," çığlıklarıyla halkı kışkırtmaya başladı. Olayı duyan ve orada yedek subaylık hizmeti gören Kubilây adlı genç bir öğretmen, komutasındaki kü­çük birlikle hemen duruma el koydu. Kubilây, bir kaza olmaması için askerleri­ne tahta manevra fişekleri dağıtmıştı. Ateş etme buyruğu verince mermiler etkisiz kaldı. Bunun üzerine Derviş Mehmet "Din gücüne sahip olana mermi iş­lemez," diyerek Kubilây'ın üzerine saldırdı, adamlarıyla birlikte bu yiğit aske­rin başını kesti, kesik başı bir sırığın üstüne geçirerek, sokaklarda gösteri yaptı. Aslında bu cinayeti işleyenler birkaç kişiydiler.
Menemen Olayı duyulur duyulmaz ordu, kasabayı kuşattı. Çevrede sıkı yö­netim ilân edildi, Atatürk çok üzgün ve kızgındı. Düşman işgalinin acısını tatmış, o felâketli günleri yaşamış olan Menemenlilerin bu davranışını doğrudan doğru­ya Cumhuriyete yönelik görüyordu. Hemen kurulan askerî mahkeme, Mene­men'de olaya karışanlara en ağır cezaları verdi ve gericiler böylece unutamaya­cakları bir ders aldılar.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurulması, Şeyh Sait Ayaklanması ile sonuçlanmıştı. Serbest Fırka, Atatürk'ün buyruğu ile kurulduğu halde gericilere Menemen Olayı’nı çıkarma cesaretini verdi. Atatürk, bu iki parti denemesinin de olumsuz sonuçlar verdiğini, din adına cinayetler istendiğini görünce, demokrasi ortamının henüz oluşmadığını anladı. Bir süre sonra, İkinci Dünya Savaşı tehli­kesinin belirmesi üzerine, Atatürk'ün sağlığında, çok partili sisteme geçme dene­meleri artık yapılmadı.

Hiç yorum yok: